August 14, 2013

Fas'ta ne kadar harcarım?


Altı bölümden oluşan Fas gezi yazılarının içinde bütçe ile ilgili bilgilerde mevcut ancak Fas seyahatinizi planlarken bütçe konusunda daha derli toplu bir fikrinizi olması açısından burada genel bilgiler vereceğim. Bu rakamlar tamamen benim kendi deneyimlediklerim ışığındadır. Daha ucuz ya da daha pahalı alternatifler illa ki vardır. Misal ben havaalanından trenle gelmeyi tercih ettim ama şehir merkezine otobüs olduğunu da biliyorum ancak bununla ilgili pek bir fikrim yok.

Rakamlar seyahat ettiğim Ağustos 2013 rakamlarıdır.

Konaklama dışında "ucuz" denilebilecek bir ülke değil Fas. Fiyatlar aşağı yukarı Türkiye fiyatları.

Öncelikle 1 TL'nin yaklaşık 4 dh, 1 Usd'nin yaklaşık 8 dh ve 1 €'nun yaklaşık 11 dh olduğu bilgisini vereyim.

Dövizinizin küçük bir kısmını havaalanında bozdurun çünkü şehirde daha iyi bir kurdan bozdurabilirsiniz. 

Yanınıza dolar ya da euro alın, TL kabul etmiyor döviz büroları.

Baslangıç ve bitis noktamız: Kazablanka

Beş saat sürer dedikleri yol tam 7 saat sürdü. Essaouira'dan Kazablanka'ya giderken otobüs Safi ve El Jadida'dan geçiyor. Fas'ta gördüğümüz tüm şehirlerin otobüs terminalleri tek kelimeyle berbat.,tam bir keşmekeş. Girmesi bir dert, çıkması ayrı bir dert. Bu iki şehre giriş çıkışlarımızın uzun sürmesinden ötürü yol epey bir uzadı ve haliyle çok can sıkıcı oldu. Fas'ta şehirlerarası ulaşımda en çok otobüs kullanılıyor ve otobüslerin de çok konforlu olduğu söylenemez. Yanınızda yastık, küçük bir battaniye gibi bir kaç şey bulundurmak yolculuğu biraz daha konforlu hale getirebilir, aklınızda olsun.

Öğleden sonra 3 civarı Kazablanka'ya ulaştık. neyse ki CTM otobüs firmasının şehir merkezinde kendi terminali varmış da otobüs istasyonuna gitmek zorunda kalmadığımız gibi şehrin göbeğine kadar gelerek taksi parası vermekten kurtulduk. CTM otobüs garında bulduğumuz wifi ile bir gün önceden rezervasyon yaptırdığımız otel buraya biraz ters olduğu için rezervasyonu iptal edip, bir kaç yüz metre ötedeki bir otelde rezervasyonumuzu yaptırdık. Kazablanka'da oteller Fas'ın diğer yerlerine göre daha pahalı, hele bir de rezervasyonu geldiğimiz gün yapınca konaklamaya epey bir para ödemiş olduk. Ancak yine de Türkiye ile kıyaslandığında otel fiyatları oldukça ekonomik Fas'ta. 

Kedi cenneti güzel Essaouira

Seyahatin altıncı günü sabahı yine erkenden uyanıp Essaouira'ya gitmek üzere otobüse bindik. Agadir'i gördükten sonra tıpkı onun gibi okyanus kıyısında olan Essaouira'nın da benzer bir şehir olacağını düşünüyorduk ama tabi ki yanıldık. Essaouira daha eski bir şehir, medina kısmı da oldukça kaotik ve bir o kadar renkli. Essaouira çok farklı, tarifi zor ama benim için Fas'ın ziyaret ettiğim yerleri arasında 1 numarası.

Önemli bir bilgi: Fas'ta yolun ne kadar süreceğine dair verdikleri bilgiyi dikkate alarak plan yapmayın. Çünkü 3 saatlik yol 4, 5 saat dedikleri yok 7 saat sürüyor. Biz de Agadir'den Essaouira'ya neredeyse 4 saatte ulaştık. Eski Medina'da rezervasyon yaptırdığımız otele eşyalarımızı bırakıp hemen çıktık. Ertesi gün Kazablanka'ya geçeceğimiz için münkün olduğunca çok yer görme derdindeydik.

Essaouira -yerelde Suveyra olarak söyleniyor- küçük bir şehir, öyle ki, akşama doğru benzer yerlerden geçmeye başladığımızı fark ettik. Duvarlarla çevrili eski kentin dışındaki yeni kentte görülmeye değer hiçbir şey yok. O yüzden en güzeli surların içindeki çarşılarda dolaşmak, şehrin dar sokaklarında kaybolmak ve eski şehrin güneyine doğru okyanus kıyısındaki surları ve duvarları takip ederek limana ve balık pazarına ulaşmak. Balık pazarı tarafı oldukça hareketli ve kalabalık. Eğer kokudan rahatsız olmazsanız vakit geçirmesi de gayet keyifli. Güzel fotoğraflar yakalamak için de çok fazla malzeme var.

Zorunlu istikamet Agadir

Agadir'e iner inmez bir otel bulmamız gerekiyordu. Bunun için otobüste turist görünümlü kişileri kesmeye başladık. en azından nerede kaldıklarını sorup fiyatlar konusunda bilgi sahibi olalım istedik. Ön koltuğumuzda oturan çiftin turist olup olamadığına bir türlü karar veremedik. Kadın çantasından haşlanmış yumurta çıkarıp yemeğe başlayınca olmadıklarına kanaat getirdik. Ancak indiğimizde ellerinde sırt çantalarını ve hasır şapkalarını görünce, tama turist bunlar, deyip kalacakları oteli sormak üzere yanlarına gittik. Evet kalacakları bir otel varmış, hem de kendi otelleri! Sörf okulları ve otelleri varmış, fiyatta anlaştık ve onların otelinde kalmak üzere yola koyulduk. Şehrin 15 km kadar uzağında Tamraght isimli köydeki otellerine gittik. Köy dediğime bakmayın siz, okyanus manzaralı bir yerleşim yeri burası. Okyanusu gören terastaki yan yana dizilmiş, küçük ama şirin odalardan birinde kaldık.

Sabah uyanıp kahvaltımızı yapar yapmaz otelden ayrıldık. Otelin sahibi çift bize Taghazoot isimli bir balıkçı köyünü ziyaret etmemizi önerdi. Biz de oraya gitmek üzere denize paralel uzanan yola çıktık. 5 km kadar uzaklıktaki köye otostop yaparak ulaştık. Küçük ama turistik bir balıkçı Taghazoot. Sahil boyunca sıralanmış Fas'a özgü balıkçı tekneleri, küçük kafeleri ve tabi adım başı sörf okulu ve sörf malzemesi satan dükkanlarla oldukça renkli ve şirin bir köy. Güzel bir plajı da var ve biz gittiğimizde öğlen olmasına rağmen oldukça kalabalıktı. Buralar Fas'ın sörf cenneti, zaten o kadar dalgalı okyanusta bundan daha güzel ne yapılır ki. Burada balık yememiz de önerildi ama henüz aç olmadığımız için herhangi bir restorana girmedik. Şöyle bir göz attığımız menülerden gördüğümüz üzere balık fiyatları 70 ila 120 dh arasında değişiyor. 

Atlas daglarını astık geldik cöllere



Fas'taki üçüncü günümüzün sabahında Marakeş'in kaosunu arkamızda bırakıp Atlas dağlarına tırmanmaya başladık. Önümüzde Zagora'ya kadar 360 kilometrelik bir yol uzanıyor. Eğer benim gibi çok virajlı yollarda midesi bulanan birisiyseniz işiniz zor. Zira yolun özellikle Ourzazate'ye kadar olan kısmı oldukça virajlı. Neyse ki manzara izlemek ve fotoğraf çekmek için sık sık durduk da ben tamamen kötüleşmeden temiz hava almış oldum. Eğer siz de benim gibi yüksekliği seven biriyseniz Atlas dağlarının size sunduğu manzaradan oldukça hoşnut kalacaksınız. Atlas dağının en yüksek noktasında durup ayaklarımızın altında az önce kıvrıla kıvrıla çıktığımız yolu, dağlarda sıralanmış berberi köylerini izlemek oldukça keyifli.


Yolda durduğumuz ve bir saat kadar dolaştığımız en eski berberi köylerinden birisi olan Ait bin haddou ise kesinlikle görülmeye değer bir yer. 1960'daki depremle hasar görmüş, bir çok insan başka şehirlere taşınmış. Şimdi Unesco'nun dünya mirası listesindeki bu köyde on hane yaşıyormuş. Gladyatör, Arabistanlı Lawrence gibi bir çok filme evsahipliği yapmış, hatta Game of Thrones'un 2012 yılındaki bölümlerinden bazıları da burada çekilmiş. Bu köyde zsman yüzlerce yıl öncesinde durmuş gibiydi, ta ki bir kaç çatıdaki güneş enerjisi panellerini görene kadar.

Marekeş dediğin bir büyük çarşı



Marakeş sabahına erkenden uyanıp vurduk kendimizi yollara. Bugün öğrendiğimiz ve pek şaşırdığımız bir bilgiyi paylaşmak isterim öncelikle. Bizim için ramazanın son günü olan bugünün Fas'lılar için de son gün olup olmadığı henüz belli değilmiş. Çünkü Ay'ın durumuna göre 29 gün ya da 30 gün olabiliyormuş ramazan ve bugünün son gün olup olmadığı da bugün Ay'ın tam olarak anlayamadığımız bir şekilde görünüp görünmemesine bağlıymış. Garip ama gerçek.


Sabah Jemaal-fna meydanındaki cafelerden birisinde kahvaltımızı yaptıktan sonra, benim için omlet, çay ve portakal suyu, Elçin için de kruvasan ve kahve şeklinde, Marakeş'in sokaklarına daldık. İlk hedefimiz olan Bahia sarayına doğru yöneldik. Telefondaki harita kusursuz olarak çalışmadığı için gördüğümüz bir haritanın önünde durup nerede olduğumuzu anlamaya çalışırken yanımıza gençten birisi yaklaştı. Biz dünden ağzımız yandığı için yardımını geri çevirdik ama rehber olmadığını para istemeyeceğini, üniversite öğrencisi olduğu için ingilizce pratik yapmak istediğini söyleyince yardımını kabul ettik. Bizi Bahia sarayına yakın bir çarşıya götürdü, yahudilerin alışveriş ettiği çarşıymış. Orada biraz oyalandıktan sonra rehberimize veda edip saraya gittik. Giriş için kişi başı 10 dh ödeyerek girdik. Uzun ve yeşil bir bahçenin içinden geçilerek girilen küçük çaplı saray duvarlarındaki çinileriyle görmeye değer. Bahia, parlaklık anlamına geliyormuş. Işığı güzeldi, belki de ondan bu ismi almıştır.

August 7, 2013

Uzun bir yolculukla İstanbul'dan Marakes'e


Sabah 09:50 uçağına binmek üzere Atatürk havalimanına vardım. Sabah olmasından mıdır nedir alışkın olmadığım bir şekilde hızlıca geçtim güvenlikten, çantamı bagaja verip Elçin'i beklemeye başladım. Gelir gelmez de pasaport kontrolünden geçip girdik içeri. Daha gireli bir kaç dakika olmuştu ki İzmir'de airbnb'den misafir ettiğimiz Tim'i gördüm. Oysa kendisi iki gündür İstanbul'daydı ama bir türlü denk getirip görüşememiştik. Dünya ne küçük! Onunla biiraz oturup sohbet ettikten sonra uçağımıza binmek üzere kapıya geçtik ve uçağın son binen yolcuları olarak koltuklarımıza kurulduk. 

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş