Beypazarı, Ankara'ya 100 km uzaklıktaki şirin bir ilçe. Beypazarı taa Hititler zamanından beri bir yerleşim yeri olmuş, ipek yolu üzerinde bulunduğu için de İpek Yolu'nun yoğun olduğu zamanlarda bir ticaret merkezi olmuş. Ancak onu bugün popüler yapan ne eski bir yerleşim yeri olması ne de eski bir ticaret merkezi olması. Bugün insanlar Osmanlı dönemi'nde yapılan o birbirinden güzel evleri, konakları ve sokakları görmek için gidiyor. Beypazarı'ının ara sokaklarında kendinizi bir anda o dönemde buluveriyorsunuz. Arnavut kaldırımlı dar sokakların her iki yanında sıralanmış evlerin, konakların arasından geçerken elinizden makinenizi bir an bile bırakmanızın imkanı yok. Bugüne kadar 500 dolayında bina restore edilmiş, buna rağmen halen restore edilmeyi bekleyen neredeyse yıkılmak üzere olan evler var. Keşke Ayvalık'ta da böyle bir teşvik başlasa da o güzelim Rum evleri birer birer yıkılmadan, yakılmadan, eski güzel günlerine kavuşsalar diye geçiriyorum içimden. Neyse konumuz Beypazarı, geri dönelim. Beypazarı sokaklarında gezerken her köşe başında tarhanadan erişteye, kurutulmuş domatesten havuç suyuna kadar çeşitli ev yapımı yiyecekler ve topladıkları bin bir çeşit otlar satan tezgahlarla karşılaşacaksınız. Bunların bir çoğunda kadınlar satış yapıyor. Biz de yerel ekonomiye katkı olsun diye alıyoruz bir kaç şey o güler yüzlü kadınlardan.


Beypazarı'nın ara sokaklarını ve çarşısını turladıktan sonra bir de kasabayı tepeden görelim diye meşhur Hıdırlık Tepesi'ne çıkalım dedik. Burası ilçenin hemen karşısında yer alan bir tepe ve buradan neredeyse bütün eski Beypazarı'nı görmek mümkün. Şükür eski yerleşim alanına yeni bina yapılmasına çok müsaade edilmemiş de o kayalar üzerine kurulu şirin kasabanın güzel evlerinin kırmızı çatılarına ruhsuz düz teraslar karışmamış. Buradan en alttan tepeye doğru sıralanmış evleri, aralarındaki neredeyse incecik bir çizgi gibi görülen sokakları seyretmek oldukça keyifli. Bir ejderhanın sırtını andıran büyük bir kaya kütlesi sanki eski yerleşim yerini ortadan ikiye yarmış gibi. İlçe'nin yeni yerleşim kısmı Hıdırlık'ın arka tarafında kalıyor ve hiç bir şekilde görmüyorsunuz orayı bu maket gibi dizilmiş evleri seyrederken. Ruhsuz, düz ve çirkin binaları arkanıza alıp tarihe bakıyorsunuz çayınızı yudumlarken Hıdırlık Tepesi'nde...
Eh Serap ve İsmail bir arada olur da sakin sakin bir gün geçir mi? tabi ki hayır! İkimiz de bir gün önceden, birbirimizden habersiz, çevrede nereler var görülecek diye araştırmışız. (gezenti ruhlu ruh ikizim benim) Beypazarı turumuzu tadında -yarıda- bırakıp yola koyuluyoruz Eğriova yaylasına gitmek üzere. Amacımız dönüşte Beypazarı'na yemek için geri dönmek ve buradan Ankara'ya geçmek. Heyhat hiç bir zaman gerçekleşemeyecek plan!


Velhasıl güzel bir Beypazarı turu kurtlu Serap ve ben tarafından yorucu bir hale getiriliyor. Serap'ın pür dikkat araba sürmekten bizim de (özellikle arkadaki üçlünün) oturmaktan haşatımız çıkıyor ancak günün sonunda biz yine mutluyuz yorgunluktan ölsek de. Yeni yerler görmenin, yeni yollar keşfetmenin hazzıyla rakımızı yudumluyoruz Tunalı'daki Bekri'de...
Çıkardığım dersler:
- Bazen bir yerle yetinmek güzeldir. İyice tadını çıkarırsın orasının. Kurtlanmaya gerek yok çevreyi de göreceğim diye!
- Yayla'ya şehir arabasıyla çıkma hele küçücük şehir arabasıyla çıkma!
- O küçücük şehir arabası bir de otomatik vitesse hiç çıkma! :)))
- Eğriova Yaylasına gidilecekse mümkünse altı yüksek bir araç, hatta bir jeep ile git!
- Yayla'da yemek bulamazsın! sonra gider dikenleri yemeye çalışırsın birileri gibi!
- Arkadaşların yeme ilerde buluruz derlerse de karnını doyu yola çıkmadan. İlerde bulursanız bir daha yersin, ne olacak!
- Yanına survivor moduna çabuk geçebilen birilerini al. Hangi dikenlerin yenebileceğini bilen Ezgi gibi mesela :)
- İnek çıkabilir işaretleri olsa da yola inek dahil her şey çakabilüüü, dikkat et!
- Turkcell yalan söylüyor! her yer kapsama alanlarında değil. Misal Eğriova yaylası ve çevresindeki 25 km'lik alan kapsama alanı dışında!
No comments:
Post a Comment