Dün sabah toplantı salonunda konuşurlarken duydum ki akşam Galatasaray-Fenerbahçe
maçı varmış. E tabi her hafta maç var sonuçta, önemsemedim pek. Sonra toplantı
bitti dışarıya çıktım. Aman tanrım! O da ne! İstiklal caddesinde her iki kişiden
birisi üzerindeki Galatasaray formasıyla arz-ı endam ediyor. Öbek öbek erkek
grupları birbirlerini sloganlarla selamlıyorlar. Sağa gittim olmadı, sola
gittim olmadı, kurtuluş yok sloganlardan ve küfürlerden. Bütün kafeler, bütün
barlar ve hatta İstiklal’in ucube AVM’sinin içi bile bunlardan dolu. Nevrim
döndü, kurtulmam lazım ama nasıl diye düşünürken onların en olmayacakları yeri
aramaya başladım ve buldum: Mephisto Kitabevi. Mephisto’nun üst katında
onlardan bir tanesinin bile olmadığı kafenin ikinci katının en dipteki
masalarından birine oturdum ve bu insanların ruh halini düşünmeye başladım. Bu
yazı futbolu ya da futbol severleri yargılama yazısı değildir, hele bir
aşağılama yazısı hiç değildir. Bu yazı futbolu bir oyunun ötesinde görenleri,
sevmenin ötesine götürenleri, futbolu hayatlarının anlamı yapan erkekleri
anlamak için kendi içimde konuştuklarımın yazıya dökülmüş halidir.
Futbol da “kitleleri uyuşturan bir afyon” olarak tanımlanır,
tıpkı din gibi. Bu afyon mevzusu
kapitalizmin insanları daha rahat sömürebilmek adına insanların ellerine
verdiği çeşitli oyuncaklara gönderme yapsa da ben işin uyuşma hali üzerinde
duracağım. Evet, ben de futbolun bir afyon olduğunu düşünüyorum. Üstelik bu
afyonun süper kafa yaptığını ve insanın içindeki ilkelliği dışarı salıvermesine
zemin hazırladığını da düşünüyorum. Hani magic mushroom vardır ya, Amsterdam’a
gidilince illa ki yenilen. İşte onu yediğinizde halüsinasyonlar başlar. Aslında o mantarlar zehirlidir ve bile isteye o zehirli mantarları
yersiniz ki hayaller alemine dalasınız. Bu mantarı yedikten sonra neler
göreceğiniz ise hayal gücünüzle sınırlıdır yani sınırsızdır. İşte bu futbol fanatizmi
denilen şey de tıpkı o magic mushroom gibi, bile isteye içine girilen bir durum,
bir ruh hali, daha da ötesi bir yaşam biçimidir. Çünkü futbol fanatizmi hiçbir
şey yapamasa bile en azından sizi bir grubun parçası yapar, kendinizi bir yere
ait hissedersiniz, var olduğunuzu, kabul edildiğinizi ve de önemsendiğinizi
hissedersiniz. Ve öyle bir hayali dünyanın içine girersiniz ki, normal
şartlarda gerek kişiliğiniz gerekse toplumsal normlar yüzünden yapamayacağınız
şeyleri, sergileyemeyeceğiniz davranışları kamusal alanda kolaylıkla yapmaya/göstermeye
başlarsınız. Çünkü güruh olma hali sizi uyuşturur ve olduğunuzdan büyük,
olduğunuzdan güçlü ve tabi ki olduğunuzdan erkek hissedersiniz kendinizi. Çünkü
tek başına bir erkekken çok erkek oluverirsiniz, sizinle aynı dili konuşan ve
birkaç saatliğine de olsa sizinle aynı duyguyu ve coşkuyu paylaşan çok erkekten
biri oluverirsiniz. Başka zaman olsa pis pis bakabileceğiniz, gıcık
olabileceğiniz bir erkek öbeğini ciğerinizi parçalama bahasına da olsa
attığınız sloganlarla selamlarsınız, birbirinizin küfürlü sloganlarını
tamamlayarak bir bütün olursunuz.
Kısacası tıpkı magic mushroom yediği için ayakları yerden
kesilmiş, zihnen başka mekana geçmiş, zihni hayal gücünün elverdiğince o sanrıdan bu hezeyana koşan bir kişiye dönüşürsünüz. Hem de magic
mushroom yemeden. Buradaki mantar futbola, güruh halinde hareket edip küfürler
sallayarak caddelerde dolaşmak da kitlenin kolektif hayal gücünün ulaşabileceği
son nokta olarak halüsinasyona tekabül eder. İşte bu noktada sıradan bir oyun
olan futbol, fanatizme dönüş(türül)ür. Böylece futbol, erkeklerin
erkekliklerini ispat etmelerini, yeniden üretmelerini ve kamusal alanda
çüklerinin gücünü gösterebilmelerini meşru kılan sistemlerin en kolektifi
olarak erkek dünyasının vazgeçilmezlerinden biri haline gelir.
Dolayısıyla futbol erkeklerin erkekliklerini kutsamak üzere
kullandığı bir araçtır sadece. Elbette oyunun kendisinin içinde barındırdığı
güç, hırs ve şiddetin de kendisinin bir araç olarak kullanılmasındaki rolünü es
geçmemek gerekir. Belki de başta masum ve sıradan bir oyun olarak kurgulanmış
olan futbolun fanatizme dönüşmesindeki etken budur.
Her ne şekilde olursa olsun şunu diyebiliriz ki; futbol
erkekliği, erkeklik de futbolu besler. Bu yüzden küfürsüz bir futbol maçı tahayyül
etmek ütopyadan başka bir şey değildir. Çünkü erkekler çüklerinin başrolde
olmasından haz alırlar, o çüklerini futbolculara, kale direklerine, sahadaki
çime, karşı takıma, o takımın taraftarlarına, hakemin düdüğüne, kartına ve en
çok da hakeme sokmayı severler. Sadece çüklerini değil, kafalarını,
bacaklarını, kollarını da bu işe karıştırarak nihayetinde benim İstiklal
caddesinde Galatasaray taraftarı olarak karşılaştığım ama dünyanın herhangi bir
yerinde, herhangi bir futbol takımının taraftarı olarak öbek öbek yürümekte
olan çüklere dönüşürler. Çünkü erkeklik kendisini farklı farklı hallerde var
etse de futbol fanatizmi bu erkekliklerin ortak alanlarından birisidir. Nihayetinde
sergilenen evrensel bir erkeklik şovudur ve pornografik bir aşk filmidir futbol
fanatizmi.
No comments:
Post a Comment