October 15, 2012

Sen hangi ötekisin?


Hiç düşündünüz mü hangi ara biz bu kadar çok "şey" olduk? Sırf insan olmak neyimize yetmedi de bu kadar "öteki" ile doldurduk hepi topu 70 yıllık hayatımızı? O halde ötekilik tarihimize sıradan bir insan gözüyle şöyle kısaca bir göz atalım. Camille Paglia Cinsel Kimlikler: Nefertiti'den Emily Dickinson'a Sanat ve Dekadans isimli kitabına "Başlangıçta doğa vardı" diye başlar, Yuhanna'nın İncil'ine"Başlangıçta söz vardı" diye başlamasına karşın. Haklıdır, başlangıçta söz yoktu çünkü söz çok sonraları girdi insanın hayatına. Girmesiyle de yasayı getirdi, kuralları getirdi, yasağı getirdi. Paglia’nın da dediği gibi başlangıçta doğa vardı ve doğanın içinde var olan binlerce canlı: İnsan da onlardan biriydi, sadece insandı. Bir süre sonra insana otlar, ağaçlardaki meyveler, kabuklu yemişler vesaire yetmemeye başlayınca insan hayvanları öldürüp yemeye karar verdi. Bundan sonra hayvanlar insanlar için bir besindi ve böylece hayvanlar dünya tarihinin ilk ötekisi oldular. İnsanla eşit bir şekilde dünyayı paylaşırlarken insanın besin zincirinin bir parçası oldular. Böylece canlılar ikiye ayrıldı: insanlar ve diğerleri.


İnsan, çok uzun bir süre kadının nasıl olup da dünyaya çocuk getirdiğini anlayamadı. Anlayamadığı için kadından korktu, korktuğu için kadına saygı duydu, önünde eğildi. Çünkü kadın doğaydı, tıpkı doğa gibi yeniden üretiyordu, bir döngüsü vardı tıpkı doğa gibi. Yoktan bir canlı var edebiliyordu, bu yüzden korkulası bir güçtü. Sonra erkek kadının doğurmasında kendi parmağı da olduğunu fark etti. Doğayı konrtol altına aldığı gibi kadını da kontrol altına alabileceğini düşündü. Bunun için kadının doğurganlığının önemini azaltmak için kendi sperminin öneminin altını çizmeye başladı. Üremeyi kendi kontrolüne aldı, kimin kimden çocuk sahibi olacağına karar vermeye başladı. Kadından geçen soyu kendine çevirdi. Babasoyluluğu icat etti, ataerkiyi icat etti. İnsan da salt insan değildi artık: Erkek ve kadın vardı. Artık erkek egemendi, soyun atası, hayvanların sahibi, toprağın sahibi ve kadının sahibi. Artık erkek ve kadın eşit değildi. Kadın hayvanlardan sonra ikinci öteki oldu. İşte hemen hemen bu zamanlarda girdi söz devreye. Söz, Tanrı’nın sözü olarak insanlık alemine indi. Tanrı’nın sözü de kadının erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığını söyledi. Böylece kadının ikincilliği Tanrı’nın sözcüsüyle iletildi insanlık alemine. Böylece kadının ötekiliği ilahi olarak tescillendi.     

Tabii ki o söz sadece kadından bahsetmedi. Tanrı bir şeyler dedi, sonra yeni şeyler söyledi, sonra söylediklerinin yanlış anlaşıldığını düşünüp yeni bir şeyler daha söyledi. Böylece Tanrı’nın sözü yeni ötekiler yaratmakta gecikmedi. Museviler, Hristiyanlar, Müslümanlar, inançsızlar... Sonra her bir din kendi içinde yeni ötekiler yarattı, bölündüler, ayrıştılar; protestan oldular, katolik oldular, alevi oldular, sünni oldular, oldular da oldular. Ötekini yok etme uğruna çok kanlar döküldü, kan döküldükçe daha bir öteki oldular birbirlerine.

Tüm bunlar olurken bir yandan da mülkiyet çıktı ortaya. Birileri toprağın sahibi oldu,böylece  toprağın sahibi olmayanların da sahibi oldu. Topraksızlar, mülksüzler ya köle oldular ya karın tokluğuna çalışan köylüler. Mülk sahipleri efendi mülksüzler de öteki. İnsanın bu açgözlülüğüne rağmen doğa hiç esirgemedi bereketini. Doğa verdikçe insanlar daha aç gözlü oldular. Yeni topraklar için uzak diyarlara yelken açtılar. Her keşfettikleri toprakta ötekileştirecek yeni insanlar buldu beyaz adam. Yeni dünyanın beyaz olmayan eski insanları durup dururken beyaz adamın ötekisi oluverdiler, onların kölelerine dönüştüler, sırf renkleri yüzünden ötekleştirildiler. Bir ara aydınlanır gibi olsa da beyaz adam, sömürmekten hiç vazgeçmedi. Sömürdü, sömürdükçe semirdi, zenginleşti ama artık toprak yetmez olmuştu. İşte tam o sırada birileri buhar gücünü bulunca sanayi devrimi patlayıverdi. Artık gününü çalışmak ve uyumak olarak iki bölümde yaşayan, karnı hep aç yeni bir öteki vardı. Kapitalizm işçiyi ve patronu yarattı.

Bu arada toprakların da sınırları belirlenmeye çoktan başlamıştı bile. Feodal beyliklerin yavaş yavaş devlete dönüşmesi, ulus kavramının yavaş yavaş gelişmesiyle de bir sürü yeni ötekisi oldu insanlık aleminin. Artık insanların erkek, kadın, patron, işçi, köylü, kentli, hristiyan, müslüman, siyah, çekik gözlü, alevi, protestan, çingene ve daha nice kimliklerine yeni bir kimlik daha eklendi: milliyeti. İşte sınırıyla, toprağıyla, bayrağıyla, marşıyla, ordusuyla, sermayesiyle her biri birbirinden farklı, her biri birbirinden “üstün” nur topu gibi milliyetler çıktı ortaya. Biri öbürünü sevmedi, biri diğerinden nefret etti, biri diğerini çok sağcı buldu, biri ötekini komünist. Ortalık o kadar gerildi ki sonunda patlayıverdi bombalar. Savaşlar acımasız olur, oldu da nitekim. Onarılması zor nefretler doğurdu. Her nefret de yeni bir ötekini.

Uzun lafın kısası başlangıçta doğa vardı ve keşke öyle kalsaydı. İnsan, hayvanların hala yaptığı gibi doğada yaşamaya devam etseydi, otunu, meyvesini yiyip  diğer canlılara ilişmeseydi. O zaman herkesin birbirini yediği bu ötekilik kuyusunun içine de düşülmezdi. Bu kuyu öyle bir kuyu ki içinden çıkış yok çünkü bu kuyudaki herkesin doğrusu, herkesin rengi, herkesin inancı, herkesin kültürü en “üstün”. Hal böyle olunca da herkes başka birinin ötekisi.      

Bu arada bu kadar laf arasında unuttum sanılmasın, neredeyse başlangıçtan beri var olan diğer bir ötekiyi. Onu bilerek en sona bıraktım. Bu ötekiler öyle böyle değil, hemen hemen her kültürde, istisnasız her dinde, dünyanın bir çok devletinde hep öteki, hep günahkar, hep suçlu. Kendilerini Tanrı’nın verdiği bedende hissetmeyip ait olduğu bedeni arayan  transeksüeller, Tanrının eşleştirmesine, koskoca bir üreme kültürüne karşı çıkıp kendi cinsine aşık olan eşcinseller, cinselliği bir bedene hapsetmeyen biseksüeller. İşte ben de bu ötekilerden biriyim, bu benim bir sürü ötekiliğimin içinde en biricik ötekiliğim. Yani ben de tıpkı sizin gibi sıradan bir ötekiyim...

Not: Radikal Blog'da 11 Ekim 2012 tarihinde yayınlanan yazımdır. (http://blog.radikal.com.tr/Blog/siradan-bir-oteki

No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş