February 3, 2020

Hola Buenos Aires

19 Ocak 2020 /  Buenos Aires Ezeize Uluslararası havalimanına sabah 9'a doğru indik. Şehir merkezine toplu taşımayla da gidilebiliyor ancak onca yorgunluğun üzerine bir kaç aktarma yapacağım bir toplu taşıma silsilesini çekmek istemediğimden seyahatin ilerleyen günlerinde de sıklıkla kullanacağım Uber'i tercih ettim. Neyse ki havaalanının ücretsiz interneti havaalanı dışında, otoparkların oraya kadar çekiyor da Uber'le buluşma konusunda bir sorun yaşamadım. Daha önce tanımadığım ama Buenos Aires'te yaşayan bir arkadaşımın yakın arkadaşı olan ve beni misafir etmeyi kabul eden bir arkadaşın evinde kalacaktım orada olduğum sürece (Zeynep'e selam olsun) Yaklaşık 35-40 dakika süren bir yolculuk sonrası eve vardım.




Uçakta bolca uyuduğum için eve gidip yerleştikten sonra Mehmet'le haberleşip kendimi hemen Buenos Aires sokaklarına attım. Metro istasyonunu bulmak kolay olmadı ama hava alanında nasıl olsa şehir merkezinde daha iyi bir kurla bozdururum diye düşünerek Peso satın almadığım için metroya binecek bileti de alamadım. İstasyonda kredi kartıyla alabileceğimi düşünüyordum ama makine yalnızca nakitle çalışıyordu, gişe de yoktu o istasyonda. Ne yapayım ne edeyim diye düşünürken metro görevlisine üzerimde nakit olmadığını, kredi kartıyla da alamadığımı söyleyip yakında bir döviz bürosu olup olmadığını sordum. Yokmuş, ancak gideceğim yerde varmış, orada bozdururmuşum, bunları söyledikten sonra da sağ olsun kapıyı açıp biletsiz geçmeme izin verdi. Böylece güzel bir başlangıç yapmış oldum Buenos Aires'teki günlerime. 

Plaza De Mayo 

Florida istasyonunda inip Plaza de Mayo'ya doğru yürüdüm, yol boyunca döviz satan insanlarla karşılaştım, teklif ettikleri kur havaalanından çok daha iyiydi ama döviz bürosunda bozdurmayı kafaya taktığım için es geçtim onları. Mehmet'le buluştuktan sonra öğrendim ki sokaktaki kur oranları daha iyiymiş, bu yüzden onlardan birinden bana söylediklerinden çok daha iyi bir oranla bozdurdum cebimdeki doları (1 USD = 73 ARS) Aklınızda olsun, Florida caddesi boyunca bir sürü insan göreceksiniz döviz alıp satan, çekinmeyin. İspanyolca bilmek bir avantajmış bu arada.  

Plaza de Mayo'da ilk durağımız katedral oldu, Catedral Metropolitana. 16. yüzyılda yapılmış, zaman içinde yapılan değişikliklerle farklı mimari özellikleri bir arada barındıran etkileyici bir yapı. İçinde 18. yüzyıldan kalma heykeller, duvar resimleri bulunuyor. Zaten Plaza de Mayo'ya gittiyseniz mutlaka görmeniz gereken binalardan birisi, kiliseler ilginizi çekmese bile mimarisi çekecektir.






Plaza de Mayo etrafında, Katedral dışında başkanlık binası Casa Rosada, Arjantin Ulusal Bankası, Belediye binası gibi bir çok tarihi bina bulıunuyor. Geniş meydan etrafındaki binaların güzelliğiyle de birleşince oturup biraz dinlenilesi bir mekan sunuyor ziyaret edenlere. Meydanda biraz vakit geçirdikten sonra yönümüzü yalnızca pazar günleri kurulan San Telmo pazarına çeviriyoruz.


San Telmo & Plaza Dorrego



Bolivar caddesi ve paralel caddelerinde uzayıp giden bu pazar turistler için tam bir cazibe merkezi. Dar sokakları, güzel binaları, kafeleri, karakteristik pasajlarıyla güzel vakit geçirebileceğiniz, sokak yemekleri tadabileceğiniz, Arjantine özgü ya da modern el yapımı sanat ürünleri satın alabileceğiniz güzel bir pazar. Ancak bana yapılan uyarıyı ben de burada yapmak isterim, San Telmo pazarında kapkaç olayları da sıklıkla görülüyormuş, o yüzden biraz dikkatli olmakta fayda var. 

Sokaklar boyunca karşımıza çıkan bir kaç pasaja girdik çıktık, ancak içlerinde Defansa caddesi üzerindeki Pasaje de la Defansa isimli pasaj benim en çok hoşuma giden oldu. Geniş avlusu, üst kata çıkan merdivenleriyle kendine has bir güzelliği var. Sokaklarda dolaşırken karşımıza meşhur Mafalda karakterlerinin heykellerinin yer aldığı bank çıktı, onlarla bir fotoğraf çektirmek isterdim ama en az on beş dakika fotoğraf çektirme kuyruğunda beklemek istemediğim için es geçtim. Tercih sizin.

Sonrasında Park Lezama'ya kadar yürüyüp ağaçların gölgesinde biraz vakit geçirdikten sonra San Telmo civarına göre daha sakince olan bir sokakta buz gibi biralarımızı içip dinlenirken sohbet ettik. Arjantin ve Buenos Aires hakkında bilgiler aldım.




Tüm öğleden sonrayı arkadaşlarla San Telmo'da geçirip onlardan ayrıldıktan sonra yine Defansa Caddesi üzerindeki Plaza Dorrego'ya yöneldim. Plaze Dorrego'da her pazar mahalle halkı toplanıp tango yapıyormuş. Günü böyle kapatmanın güzel olacağını düşünerek, biramı alıp meydandaki taş banklardan birine oturup yerimi aldım.  Saat 8'e doğru insanlar gelmeye, meydana gün içinde kurulan ses sisteminden yavaş yavaş tango ezgileri dökülmeye ve insanlar meydanı doldurmaya başladı. İnsanların müzik ve dansla artan mutlulukları ve enerjilerini görmek için orada bir kaç saat vakit geçirmeye kesinlikle değdi doğrusu. Plaza Dorrego'da orta ve orta yaş üstü mahalleliler tango yaparken sokaklarda da Latin ezgileri çalan bando grupları ve onların etrafında toplanıp dans eden gençler doluydu.  Akşam 10'a doğru evin yolunu tuttuğumda sokaklardaki tezgahlar çoktan toplanmış ve iskeletleri sökülmeye başlamıştı.

Palermo & Bosques de Palermo 

20 Ocak 2020 / Buenos Aires geniş caddeleri ve nerdeyse her cadde boyunca her iki yanda yükselen ağaçlarıyla insana huzur veren yemyeşil bir şehir. Elbette bu Avrupa'dan oraya giden birine çok çekici gelmeyebilecek bir özellik olsa da bizim gibi sokaklarında ağaç görmeye alışkın olmayan insanlar için dikkat çekici ve huzur verici. Ben de Buenos Aires'te geçirdiğim beş gün boyunca en çok da bununla mutlu oldum, sıcak Buenos Aires yazında ağaçların gölgesinde uzun uzun yürüdüm, saatlerce, kilometrelerce.

İkinci gün sabah evden çıkıp küçük bir cafede empanadasla kahvaltımı yaptıktan sonra Palermo semtine doğru yürümeye başladım. Bu arada empanadas içine peynir, ıspanak ya da kıyma koyularak yapılan bir hamur işi, tüm Güney Amerika ülkelerinde bu hamur işi var ama daha sonraki hiçbir yerde Buenos Aires'teki kadar lezzetlisini yiyemedim.

Palermo, Buenos Aires'in en büyük semtiymiş, son zamanlarda Soho ve Hollywood isimli bölgeleri restoranları, kafeleri, duvar graffitileri, gece hayatı ile oldukça popüler olmuş. Ben de bir graffiti sever olarak bu semti sokak sokak gezmekten oldukça keyif aldım. Ayrıca arkadaşım Mehmet'in ben oradayken açmak için son hazırlıklarını yaptığı restoranda bu bölgede, bundan ötürü de bir kaç kez gittim bu mahalleye. Maalesef gece hayatını görmeye vaktim ve enerjim olmadı Palermo'nun. Belki bundan on yıl önce gitmiş olsam daha çok enerjim olabilirdi. Zaten normal hayatımda da çok gece çıkan biri değilim. Ancak güzel olduğunu söylüyorlar, sadece biraz pahalı göründü gözüme, hem yemesi hem içmesi sanki Buenos Aires ortalamasının biraz üzerindeydi.



Palermo'da sim kart satan yerler olmasına rağmen değişen sistemden kaynaklı olarak yabancılara sim kart satışı yalnızca ana merkezlerde yapıldığını öğrendikten sonra Botanik bahçesinin de üzerinde olduğu Santa Fe caddesine yöneldim. Oradaki bir alışveriş merkezinde sim kart almaktı amacım, bu fırsatla mağazaların, alışveriş merkezlerinin, restoranların, marketlerin olduğu oldukça canlı ve kalabalık Santa Fe'yi de görmüş oldum. Sim kart alıp öğlen yemeği yedikten sonra Botanik bahçesini, ondan sonra da Buenos Aires'in en büyük parklarından biri olan Bosques de Palermo'yu görmeye karar verdim. Önce Botanik bahçesinin kapalı olduğunu, sonra da Bosques de Palermo'nun kapalı olduğunu bizzat öğrenmiş oldum. Pazartesi günleri kapalıymış bu parklar, aklınızda olsun. Parkın içine giremesem de gölün diğer tarafında ağaçların altında bir gölge bulup uzun uzun dinlendim orada, ve hatta bir ara uyumuşum bile, tabi ki çantamı koluma geçirerek. Dönüşte Plaza İtalia'da biraz dolaşıp sonra yine Palermo'ya, arkadaşımın mekanına döndüm. Bugün bol bol yürüdüğüm ancak az yer gördüğüm bir gün oldu.

Ertesi gün sabah erkenden Colonia del Sacramento'ya geçeceğim için çok da gece yarısına kalmadan evin yolunu tuttum. Böylece Buenos Aires'teki ikinci günümü de tamamlamış oldum.


La Boca 



22 Ocak 2020 / Üçüncü günü Colonia Del Sacramento'da geçirdim, o bir sonraki yazı Colonia Del Sacremanto seyahatine ilişkin olacak. Buenos Aires'teki üçüncü, seyahatimin dördüncü gününde öğleye doğru soluğu La Boca'da aldım. Buenos Aires'te en çok görmeyi istediğim yerlerden biriydi, renkli yerlere karşı ekstra bir ilgim var ve La Boca tam benlik bir yer.

Eskiden göçmen demiryolu işçilerinin yaşarmış bu mahallede, yoksulluktan evlerini ne buldularsa onlardan inşa etmişler, tahtalar, demirler, gemilerden parçalar, sac tenteler... Sonra demiryolları kapanınca burası terkedilmiş, 1950'lere kadar da öyle kalmış. Sonra mahalleyi  yeniden canlandırmışlar ve Buenos Airesli ressam Benito Quinguela Martin buradaki öğelerin resimlerini yapmaya başlamış böyle böyle popüler olmuş. Şimdilerde ise yine bir çok artistin eserlerinin yer aldığı bir sokak müzesi olarak bolca turist çekiyor.

El Caminito hepi topu iki sokaktan oluşuyor, bu renkli evlerin, restoranların, cafelerin olduğu bu iki sokak oldukça kalabalık olmasına rağmen insanın gününe neşe ve keyif katıyor kesinlikle. Buraya öğle vakti gelip, güzel bir kaç saat geçirebilirsiniz. Semtin rengarenkliliği sahil kısmında da devam ediyor, rengarenk taşlarla döşenmiş kaldırımlar hem insana mutluluk veriyor hem de güzel bir fotoğraf çekme şansı. Semt genel olarak çok fotojenik zaten. Ancak akşamları, günbatımından sonra çok da güvenli olmadığı söyleniyor, aklınızda olsun.

Haritadan baktığınızda sanki şehir merkezindeymiş gibi görebilirsiniz ama La Boca mahallesi merkezin biraz dışında, sadece gidip gelmek için bile bir buçuk saati gözden çıkarmanız gerekiyor. Akşam karanlığına kalmamak için vaktinizi ona göre ayarlamakta fayda var.

La Boca'dan ayrılıp Plaza de Mayo 'ya gitmek üzere bindiğim otobüsten Plaza de las Armas'ta indim. Burası Savunma Bakanlığı binasının da olduğu büyük bir park. Orada iraz dinlendikten sonra Plaza de Mayo'ya bu sefer Casa Rosada'nın arkasından girdim. Biraz meydanda vakit geçirdikten sonra Obelisk'i görmek üzere ana cadde boyunca yürümeye başladım. Buenos Aires'in bu kısmında hayat çok canlı, sokaklar kalabalık, cadde boyunca yer alan dükkanlar, kafeler, restoranlar kalabalık ama hiç koşturmaca hali yok insanlarda.



Obelisk geniş caddelerin kesiştiği yerde yer alıyor, Av. 9 de Julia'nın gidiş geliş ayrılmış yollarının tam ortasında. Ve hemen önünde o meşhur, Buenos Aires'e gidip de önünde fotoğraf çektirmemek olmayacak devasa B A bulunuyor. tabi ki hemen bir selfie çekiyorum orada.

Sonra Obelisk'in hemen karşısındaki Av. Corrientes'e yöneldim. Amacım karnımı doyurmak. Seyahat boyunca bana çok faydası olan foursquare'i açıyorum hemen, canım pizza istiyor, pizza mekanlarını göstermesini istiyorum. Çıkan restoranlardan biri daha önce bir arkadaşımın da gidip orijinal Arjantin pizzasını denememi istediği yerlerden biri: Las Cuertetas. Epey köklü bir pizzacı burası, klasik bir pizza restoranı, kalın, üstü epey dolu pizzalar yapıyorlar. Genelde pizzalar böyle Arjantin'de, bol ekmek ve bol malzeme, herkesin sevebileceği cinsten değil. Ancak lezzetli pizzalar.

Artık yavaş yavaş gün sonuna gelirken bu sefer Corrientes caddesi üzerinden Plaza de Mayo'ya doğru yöneliyorum. İleride beni evin yakınındaki istasyona götürecek Florida istasyonu var. Akşam arkadaşlarla bir şeyler içmek üzere dışarı çıkacağız, öncesinde eve gidip biraz da olsa günün yorgunluğunu atmak gerek.


Cementerio de la Recoleta



23 Ocak 2020 / Ertesi gün ilk durağım Recoleta Mezarlığı. Burası adeta bir şehir, birbirinden ihtişamlı mezar evleri, daracık sokakları ile bir ölüler şehri. 18. yüzyılın başlarında Buenos Aires'in ilk kamuya açık mezarlığı olarak inşa edilmiş. Kamuya açık ilk mezarlık ama Recoleta Mezarlığının sakinlerinin çoğu devlet erkanından, komutanlara, şairler, yazarlar, ressamlardan aktörlere kadar bir çok ünlü insana ev sahipliği yapıyor.

Recoleta'nın sokaklarında dolaşırken sık sık duruyorum, her biri birer sanat eseri heykelle süslenmiş, her biri ayrı bir mimari güzellik olan bu mezar anıtları tek tek inceliyorum. Hayatımda hiç böylesi bir mezarda bulunmamıştım. Benim gibi çok insan da öyle olacak ki o öğlen sıcağında bile kalabalık, herkes hayran hayran izliyor, dokunuyor, orada yatanlara ithafen yazılmış yazıları okuyor. Tek kelimeyle büyüleyici bir mezarlık. Bir mezarlık büyüleyici olur mu deneyin, oluyor işte. Gidip gördüğünüzde siz de anlayacaksınız.

Mezarlığın meydanındaki ağaçların gölgesindeki banklardan birinde oturup dinlenirken bir yandan da dört bir yöne açılan sokaklardan hangisine yöneleceğinize karar verebilirsiniz. Emin olun, hangi yöne giderseniz gidin mutlaka ilginizi çekecek bir yapı çıkacak karşınıza. Bu arada Eva Peron ve ailesi de bu mezarlıkta yatıyor.

Jardin Japanese



Mezarlıktan çıkıp otobüse binerek yeni istikametime doğru yola çıkıyorum, Japon Bahçesi. On beş dakikalık kısa bir otobüs yolculuğu sonrası Japon Bahçesi'ndeyim. Giriş ücretli, 200 peso (yaklaşık 3 dolar)

Burası içinde bir göleti de olan park, içinde sergi ve toplantı salonu ile bir de kütüphane bir yapı, ayıca cafe ve restoranın olduğu güzel bir kompleks. Benim gibi park, bahçe seviyorsunuz kesinlikle ziyaret etmeye değer. Ben giderken daha büyük bir yer bekliyordum ama değil. Öte yandan burası kendi kategorinde, Japonya dışındaki en büyük Japon bahçelerinden biriymiş.

Göletin üzerindeki güzel ve zarif kırmızı iskelesinden başlayıp fotoğraf çeke çeke bir tur attıktan sonra ağaçların altındaki sade bir cafenin sandalyelerinde oturup soğuk bir şeyler içebilirsiniz ve hatta eğer Japon mutfağını seviyorsanız parkın köşesindeki kurulmuş yemek tezgahlarından yemeğinizi de yiyebilirsiniz.

Bosques de Palermo & Botanik Bahçesi 



Japon bahçesinden ayrıldıktan sonra pazartesi günü gittiğim ama kapalı olduğu için dolaşamadığım Bosques de Palermo'ya doğru yürümeye başladım. On beş dakikalık kısa ama sıcak yüzünden bir o kadar ter içinde kaldığım bir  yüeüyüşten sonra parka vardım. Bugünü parklar ve bahçeler günü ilan ediyorum, buradan sonra da sırada Botanik Bahçesi var.

Bu devasa park 1875 yılında açılmış, içimde üç tane yapay göl, gül bahçeleri, yürüyüş ve koşu yolları bulunuyor. Keyifli ama sıcak bir günün ortasında bulunmaktan kaçınılması gereken bir yer. Ağaçlıklı ve gölgeli yerleri de var tabi ki, özellikle göl kıyısından ancak gül bahçelerinin olduğu geniş alan tamamen açık, sıcak bir Buenos Aires yazında hiç istemezsiniz dolaşmayı. Bu yüzden ben de daha çok gölgelik olan ve göl kıyısında devam eden çardakların altında yürümeyi tercih ettim.



Parktan çıkıp Plaza İtalia'ya doğru giden geniş yolun ağaçlarla gölgelenmiş bir o kadar geniş kaldırımından yürüdüm. Plaza İtalia'ya varıp sola döndüğümde Botanik Bahçesi karşılayacak beni. Daha önce parkları ve bahçeleri çok sevdiğimi söylemiş miydim? Özellikle de Botanik bahçelerini, en çok da sera kısımlarını. Maalesef bahçenin sera kısmına giremedim çünkü geçici olarak kapalı olduğu yazıyordu.

Botanik bahçesi şehrin ortasında bir orman gibi, çeşit çeşit ağaçları, kırmızı topraklı patikaları, devasa kaktüsleri ve bitkileriyle güzel vakit geçirilebilecek bir yer. Bahçeleri kim sevmez ki zaten, değil mi? Günün sıcağından kaçıp bir ağacın altındaki bankta uzanıp yatmak da bir seçenek olabilir. Ben o kadarını yapamıyorum, öyle uzun uzun vaktim yok maalesef çünkü bu gece Buenos Aires'ten ayrılıyorum, istikamet Foz de Iguazu, ertesi gün muhteşem Igıazu Şelalelerini görmeye gideceğim.

Bütçe

Konaklama giderim olmadığı için Buenos Aires'te geçirdiğim 4 günde 82 Usd harcadım. Buenos Aires neredeyse İstanbul ayarında bir şehir, özellikle yeme içme konusunda öyle. Ancak şehir içi uberle ulaşım İstanbul'dan ucuz.

Konaklama

Arkadaşımın evinde kaldığım için konaklamayla ilgili bir harcamam olmadı.

Yeme & içme

Kahvaltı 3,5 - 4 usd
Öğle akşam yemeği, yediğiniz yere bağlı olarak değişmekle birlikte ortalama bir yerde yediğinizde 4,5-7 usd  
Bira ortalama 1,5 - 2 usd
çay & kahve 1 - 1,5 usd
su kiosklarda 0.70 usd, marketlerde 0.50 usdye de bulaiblirsiniz

Ulaşım

Şehir içi uberle ulaşım 1 -2 usd civarı,  metro&otobüs tek bilet 0.30 usd

Havaalanından şehir merkezine taksi, gideceğiniz yere göre 11-15 Usd


İletişim

2 gb internetli plan için 2 usd ödedim


Çıkardığım dersler & Tüyolar  

- Havaalanında az da olsa yanındaki dövizi gittiğin ülkenin para birimine çevir. Her zaman metroya biletsiz binmeye izin verecek görevliler olmayabilir.

- Bir yeri görmek için onca yol tepmeden önce açık mı değil mi google'dan bir kontrol et.

- Çantayı hazırlamayı son bir saate bırakma.


- Erken kalkıp öğleye kadar gezin, sonra öğle sıcağında en az 3 saat mola verin, Buones Aires'in güneşi fena yakıyor.

- Uber büyük kolaylık ve çok ucuz ve tabi ki oldukça güvenli.

- Çoğu yerde kredi kartı geçiyor, devasa nakit taşımayın yanınızda.

- Empenadas'ı deneyin, severseniz burada bol bol yiyin. Diğer ülkelerde bu kadar güzel değil.

- Dört gün Buenos Aires için az, 6-7 gün ayırmak lazım.

- İspanyolca bilmiyorsan google translete indir telefonuna, hayatı inanılmaz kolaylaştırıyor.

- Jorge Newbery havaalanı şehrin içinde ve ulaşımı çok kolay, ülke içinde bir yere uçacaksanız buradan uçun.













No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş