August 7, 2007

Stockholm Pride Yeniden


-->
Bu sene de düştük yollara Stockholm Pride’a katılmak üzere. Artık Stocholm Pride’ın bir demirbaşı olduğumuz hissiyle, ama geçen yıl ki kadrodan iki fire vererek ben ve Burcu, bir gece yarısı indik Arlanda Havaalanı’na. Geçen yıl tanıştığımız, İsveç’teki Feminist İnisiyatifin önde gelen isimlerinden biri olan Devrim arkadaşımızın evinde kalmak üzere yola çıktık. Onun evinde gördük Stockholm Pride programını ilk kez. Şık bir kitapçık hazırlamışlar Pride programı için. Pride parkındaki, Pride evindeki ve şehirdeki etkinlikleri gösteriyordu gün gün saat saat. Bu seneki temaları “Spor”. Bu nedenle kitapçığın kapağının ön sayfasını, 70 li yaşlarında, renkli bir mayo giymiş şirin bir gey süslüyor. Ayrıca bu yılın maskotu da o, üzerinde mayosu, elinde dildosuyla boy gösteriyordu Pride parkında. Tabi bu senenin teması spor seçilir de, Pride Köyünde açılış konuşmasını yapacak insan spor dünyasından olmaz mı. İşte tam da bu noktada bir tartışma yaşanıyor LGBT camisasında İsveç’te. Çünkü açılış konuşmasını yapacak kişi, önceden homofobik tavırlarıyla ve söylemleriyle tanınan, ama son yıllarda TV de yayınlanan bir show programında, geylere futbol oynamayı öğretmek üzere antrenörlük görevini üstlendiği için homofobisinin azaldığı düşünülen, hatta bazı kesimlerce oldukça sempatik bile bulunan eski bir futbolcu. Bir çok insan bu kişinin açılış konuşması yapacak olmasından şikayetçi. Biz de şikayetçiyiz aslında, ama açılış konuşmasının saatinden.. Çünkü Pride Parkında yapılacak olan açılış konuşması, tam da bizim Pride evinde, geçen yıl Kaos GL dergisinin toplatılması ve sonrasındaki mahkeme sürecini anlatacağımız ve soruları yanıtlayacağımız oturumla aynı saatte. Bu yüzden 25 kişinin katılımıyla sınırlı kalıyor bizim toplantımız. Sunumuzu yaptık ve gelen birkaç soruyu da yanıtladıktan sonra, açılışı kaçırmış da olsak, biz de Pride parkının yolunu tuttuk artık.

Geçen yıl parlamento binasının yakınındaki meydanı süsleyen Stockholm Pride bayrakları, bu yıl Kraliyet sarayının önündeki sahil yolunu süslüyor, bir de büyük bir alışveriş merkezinin orta yerini. Tabi bizim görebildiklerimiz bu kadarla sınırlı. Ayrıca bilgilendirme ofisi de kurmuşlar alışveriş merkezine. Şehrin muhtelif yerlerinde Pride ile ilgili broşürlere, programlara ulaşmak çok kolay. Gezdiğimiz sokaklarda, dükkanların camında “Happy Pride” yazıları karşılıyor bizi. Yani Gay Pride” bir grup insanın yaptığı bir etkinlik olmanın çok ötesine geçmiş, şehrin her yerinde çoşkuyla kutlanan şehir için önemli festivallerden biri haline gelmiş. 5 gün, gündüzleri pride evinde gerçekleştirilen toplantılarla, söyleşilerle, film gösterimleriyle; geceleri de farklı kesimlere hitap eden partileriyle geçiyor ve büyük gün geliyor, Pride haftasının finali, muhteşem gösteri ve yürüyüş zamanı.

Bir önceki gün yağan sağanak yağmur herkesi korkutmuş olsa da, yürüyüş günü açan güneşle birlikte insanlar öğleye doğru doldurmaya başlıyor sokakları. Seyirciler birer birer dökülüyor meydana, en güzel yeri kapabilmek için. Biz de şehrin merkezinde alıyoruz soluğu, birkaç yer deniyoruz en iyi fotoğrafları çekebilmem için. Sonunda buluyoruz yerimizi Burcu ile birlikte. Zaten biraz sonrasında da yürüyüş başlıyor. Geçit töreninin sonuna doğru, geçen yıl ki yürüyüşün bu yılki yürüyüşten daha kalabalık, daha renkli ve daha coşkulu olduğu hissine kapılıyoruz, ama yürüyüşün ardından açıklanan rakamlar yanıldığımızı gösteriyor. Hatta bu yıl Stockholm Pride’ın rekor kırdığını öğreniyoruz Devrim’den aldığımız bilgiyle.. Tam 50 bin kişi alanda yürümüş ve 350 bin kişi de yürüyüşü izlemiş.

Motorsikletli lezbiyenlerin geçişiyle başlıyor yürüyüş geçen yıl olduğu gibi. Çeşitli kostümlerle insanlar, kimileri rengarenk bayraklarla, balonlarla süslenmiş kamyonların üzerinde, kimi yürüyerek, kimi eski bir cadillac’ın içinde gelinliğiyle, kimileri scooterlarıyla, kimi bando eşliğinde, kimi geleneksel kıyafetlerle, kimi deri kıyafetleri içinde tüm fetişlikleriyle geçiyorlar önümüzden birer birer. Biseksüeller, transgenderlar, siyasi partiler, barlar, clublar, meyve suyu firmaları, bearlar, askerler, polisler, doktorlar, hemşireler derken bu yıl ilk kez boy gösteren yepyeni bir grup yürüyor: Eşcinsel din adamları ve kadınları! Büyük gelişme İsveç için bile. Sonra bir gey çift el ele ve birinin omzunda 5-6 yaşlarında kızları. Oldukça mutlu bir aile tablosu, kızın elinde gökkuşağı bayrağı sağa sola gülücükler dağıtarak ilerliyor, bir yandan da yaptığı şeyin gururuyla bayrağını sallıyor babasının omuzlarından. Onların hemen ardından onlarca gey ve lezbiyen çift, gökkuşağı bayraklarıyla süslenmiş bebek arabalarıyla geçiyorlar. Sanırım, bu mutlu aileleri çocuklarıyla birlikte görmek, bizi en duygulandıran anlardan biriydi.

2 saatten biraz fazla süren bu renkli geçit töreninin ardından yürüyüş Pride parkında sonlanıyor. Müthiş bir kalabalık... yorgun ama bir o kadar da mutlu. Şarkılar söyleniyor büyük sahnede, konuşmalar yapılıyor. Ertesi gün biz Stockholm’den ayrılırken, ardımızda bir sonraki yıl EuroPride’a ev sahipliği yapacak şimdilik yorgun ama gururlu bir şehir bırakıyoruz.

August 1, 2007

İstiklal Caddesi’nde "biz" olmak!

Lambda İstanbul’un düzenlediği Onur Haftası etkinlikleri  İstiklal Caddesi gökkuşağı renklerine boyandığı muhteşem bir finalle sonlandı. Büyük bir coşku ve şimdiye kadarki en büyük katılımla gerçekleşen Onur Yürüyüşü, kimilerinin şaşkın bakışları altında, kimilerinin alkışlarla katılımıyla ve sloganlara eşlik ederek destek olmalarıyla 45 dakika sürdü. Büyük bir onurdu istiklal caddesinde olmak, o büyük bayrağın bir köşesinden tutabilmek ve haykırabilmek susmamamız gerektiğini. Bana göre tarihe geçecek bir gün yaşandı İstiklal caddesinde. Daha öncede Avrupa’da gerçekleştirilen birkaç Gey Onur Yürüyüşüne katılmıştım ama bir şeyler eksikti orada benim açımdan. Güzeldi orada bulunmak, insana özgür olduğunu hissettiriyordu ama ruh eksikti, mücadele eksikti, başkaldırı yoktu. Zaten ticari kaygılarla birer festivale dönüşmüş ve yürüyüşte eşcinseller üzerinden para kazanan kuruluşların şov yaptığı birer geçit töreniydi oradakiler. Ama İstanbul... İstiklal caddesi... Bambaşka bir anlamı var burada bulunmanın. Anlamlı olduğu kadar duygusal bir yanı da vardı. Kendi ülkemizde, kendi dilimizle, kendi insanlarımıza seslenmek, burada olduğumuzu, susmayacağımızı haykırmak... İlk başta taksim meydanında bayrak açılırken kenarda seyreden insanların da yürüyüşün devamında korteje katıldığını gördüm. Mümkün müydü o muhteşem atmosferden etkilenmemek, bir parçası olmak istememek? Ortak bir paydada buluştu duygularımız, tek bir yürek olundu İstiklal Caddesinde. Biz varız ve olmaya devam edeceğiz. Yıllardır süren mücadelemizde ne kadar yol aldığımızın da göstergesiydi bu her yıl katlanarak artan katılımıyla gerçekleşen yürüyüş. Umuyorum bu senenin ruhu, coşkusu, katılımı bir sonraki senenin Onur yürüyüşlerini daha muhteşem bir hale getirecek. Lambda İstanbul’a ve bu organizasyonun gerçekleşmesine katkıda bulunan tüm arkadaşlara çok teşekkür ediyorum bu muhteşem günü ve duyguyu bize yaşattıkları için. Dileğim bir sonraki yılın onur yürüyüşünde, Lambda, Kaosist ve Pembe Hayatın pankartlarının yanında, Kaos GL’in, Kaos İzmir’in, Mor El’in, Antalya Gökkuşağı’nın ve bir sonraki onur yürüyüşüne kadar diğer şehirlerde oluşacak ve kurulacak oluşumların pankartlarının da açılması ve katılımın binlerden onbinlere yükselmesi. 

Bugün İstiklal caddesinde gururla "kendimiz" olduk, gizlenmeden, saklanmadan, utanmadan. Gün gelecek İstiklal caddesinin dışına çıkacağız ve her sokakta, her caddede kendimiz olacağız. Bunun için bugün orada olan herkesin varlığı çok değerliydi. İyi ki vardınız! 


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş