İstanbul'da bir süre daha yaşadıktan sonra "Pazar günü İstanbul'da ne yapılmaz" başlıklı bir yazı kaleme alacağım muhakkak ve sanırım listenin bir numarasında da bu olacak: Pazar günü bir adaya gitmek, daha doğrusu gitmemek.
Vapura binmeyi bekleyen Kınalıada tatilcileri |
Burgazada nispeten daha az kalabalıktı. Vapurdan iner inmez vurduk kendimizi yollara, zaten bir avuç olan adayı şöylece bir dolaştık Özlem'le. Daha sonra yolda gördüğümüz ilk kişiye hangi plaja gidelim diye sorduk, o da bize Kalpazankaya plajını önerdi. Biraz dinlenmek ve bir çay içmek üzere oturduğumuz Cennet Bahçesi isimli cafedeki çocuk "orası çok uzak" dedi, ne kadar uzak olduğunu sorunca, 20 dakika kadar, dedi. Yok dedik, bize vız gelir o uzaklık. Gerçekten de hepi topu 1,5 km kadar yürüdükten sonra plaja vardık. Ancak plaja inen patikayı kapatmışlar ve zorunlu inişi Kalpazankaya restoranın içinden vermişler, ve tabi ki sürpriz değil, plaja giriş için bilet kesiyorlar, 5 TL istiyorlar. Pazar günümüz zehir olmasın diye tantanasını yapmayıp verdik, geçtik. Daha sonra öğrendik ki kimi vermiş kimi vermemiş, artık kimi tutturdularsa.
Küçük ve taşlık bir plajı var Kalpazankaya'nın ama kenardaki ağaçların altında azıcık da olsa gölgede oturma ihtimali var. Biz şanslıydık, küçük bir gölgenin altına yerleşiverdik. Biraz kalabalık sayılır ama yine de denizi güzeldi şimdi hakkını yemeyeyim ama plajının taşlık olmasından ötürü bir türlü uzanamadım. Oysa ki en sevdiğim şeydir plajda uzanmak. Yine de güzel bir vakit geçirdik orada. Karnımız acıkınca yukarıdaki restorana çıktık ancak ilgisizliklerinden ve saatler sonrasına rezervasyonu yapılmış masalara bizi oturtmamalarından ötürü orada yemek yememeye karar verdik. Sabah çay içtiğimiz Cennet Bahçesi'ne gittik ve diğer restorana göre daha makul fiyatlarla karnımızı doyurduk, biramızı içtik.
Yine küçük bir ada turu, biraz poğaca, biraz kek, bir kaç bardak çayla keyifli bir şekilde tamamladık gezmemizi. adanın ne kadar kalabalık olduğunu dönüş yoluna geçince anladık. Daha havadar olması için şehir hatları vapuruyla gitmeye karar vermiştik, inanılmaz bir kalabalığın içinde "ay şurdaki gölgeye gidelim" diye diye ortalara kadar ilerledik de vapurda oturabilecek yer bulduk kendimize.
Vapur, Kınalıada'ya yaklaştığında olayın vehametini kavradık. Kınalıada iskelesi bir toplama kampı görünümündeydi, İnsanlar sıkış tepiş zaten dolu olan vapurumuza binmeye çalıştılar. Nitekim hepsi bindi ve vapur bir mülteci teknesi görünümüne büründü, her katta insanlar yerlerde oturuyordu. Ancak bizim için asıl eziyet, bizim oturduğumuz tarafa gelen onlarca Arap turistin "ya lelli ya lelli" türküleri ve onların sesini bastırıp para kazanmaya çalışan vapur çalgıcıların kapışmasıyla oldu. Öyle bir gürültü vardı ki tarifi imkansız. Göbek atanlar, ayrı tellerden çalanlar, darbuka çalmayı bilemeyen darbukacının çıkardığı gürültü, günün bütün dinlenmişliğini üzerimizden alıp gitti. Özlem'i Kabataş'a gitmek üzere onlarla bırakıp kendimi Kadıköy'de vapurdan attım.
Sonra düşününce Ada sakinleri için üzüldüm, kafalarını dinleyebilecekleri bir gün olan pazar günlerini nasıl mahvettiğimizi fark ettim ve bir daha hafta sonunda adalara gitmemeye karar verdim. Adaya gelen insanlar o kadar özensiz, o kadar dağınıklar ki büyük ihtimal Ada belediyesi sonraki iki gün adayı temizlemekle uğraşıyordır, ta ki bir sonraki istilaya kadar.
Velhasıl, Pazar günü, "hadi adaya kaçalım" derse bir arkadaşınız, kısaca "hadi ordan!" deyin ve kale almayın. Hadi bir eşeklik yapıp adalara gitmek üzere vapura binerseniz sakın ama sakın Kınalıada'da inmeyin. Bugün adada yaşayan bir arkadaşım, kalabalık yüzünden son vapura da binemeyip adada kalanlar olduğunu söyledi.
Çıkardığımız dersler:
Pazar günü herhangi bir adaya gitme.
Hadi gittiniz, dönüşte şehir hatları vapurunu kullanma.
Kalpazankaya restoranına oturma.
Yani kalpazankaya plajına gitmesen de bir şey kaybetmezsin.
Ada halkının "uzak" kavramına güvenme :)
Arap turistler fazla neşeli!
Çıkardığımız dersler:
Pazar günü herhangi bir adaya gitme.
Hadi gittiniz, dönüşte şehir hatları vapurunu kullanma.
Kalpazankaya restoranına oturma.
Yani kalpazankaya plajına gitmesen de bir şey kaybetmezsin.
Ada halkının "uzak" kavramına güvenme :)
Arap turistler fazla neşeli!
No comments:
Post a Comment