April 27, 2014

Yesil ülke Polonya

Polonya "top destination" listelerinde pek yer almıyor, mutlaka görülmesi gereken ülkeler içinde de sayılmıyor, en azından bizim ülkemizde öyle. Ben Türkiye'den Polonya'ya tatile giden duymadım mesela, genelde iş için ya da okul için gidenler gitmişken bir de geziyorlar. Sanırım bunda Türkiye'den Polonya'ya uçak biletlerinin pahalı olmasının etkisi büyük. Üstelik yalnızca Varşova'ya uçuş var İstanbul'dan, THY ve bir de LOT (Polonya havayolları) ortaklaşa uçuş gerçekleştiriyor THY ile. Haliyle en uzak Avrupa uçuşundan bile pahalı uçuşlar. Bu yüzden genellikle Berlin'e uçup oradan Polonya'ya geçme eğilimi var.

Ben de Bahadır'ın erasmus öğrenciliği vesilesiyle gittim ilk kez Polonya'ya, şubat ayında. Geçtiğimiz günlerde de yarısı iş yarısı tatil olmak üzere bir hafta geçirdim. İlk gidişimde doğrudan Bydgoszcz'a (Bidgoş diye okunuyor) geçmiştik Berlin'den. Berlin'den Polonya'ya geçmenin üç yolu var:
Birincisi tren ile -ki biraz pahalı tren bileti (yaklaşık 50 € idi Berlin Bydgoszcz arası)
İkinci yol otobüs ile, Euroline isimli bir otobüs firması var, tren biletiyle neredeyse aynı. Bir de Polonya'nın Polskibus isimli bir firması var, onun fiyatı daha uygun ancak doğrudan Bydgoszcz'a yok otobüs, Poznan'dan aktarma yapmak gerekiyor. Ancak dikkat edilmesi gereken şey Bydgoszcz-Poznan arası çalışan Polskibus'un varış noktası ile Poznan-Berlin otobüsünün kalkış noktası birbirinden farklı yerlerde. Ülke içinde Polskibus gayet kullanışlı ve şehirlerarası çalışan diğer otobüslere kıyasla çok daha konforlu, wireless internet de var. Biletler internet üzerinden alınabiliyor, ayrıca bileti bastırmanız gerekmiyor, cep telefonunuza gelen emaili göstermeniz yeterli. (www.polskibus.com) 
Üçüncü yol ise araba paylaşımı. Avrupa'da çok yaygın kullanılan bir ulaşım sistemi, üstelik trenden kat be kat ucuza geliyor. İnternette car sharing yazdığınızda bir kaç site bulabilirsiniz. Biz üçüncü yolu denedik bir arkadaşımızın tavsiyesi ve bize ettiği yardım sayesinde. Kişi başı 14 € ödeyerek Berlin'den Bydgoszcz'a yaklaşık 5 saatlik bir yolculuk sonrası ulaştık. Gayet ekonomik ve hızlı bir yoldu.


Bydgoszcz Polonya'da gördüğüm ilk şehirdi, oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. Bir çok Avrupa şehri gibi bir nehrin iki yanına kurulmuş sevimli, nispeten küçük bir şehir. Çok fazla otel seçeneği yok ve çok ucuz da sayılmaz konaklama. Biz bir oda bir salondan oluşan ve içinde mutfağı da olan bir daire için 270 PLN (zl) ödedik (4 zl 1 €). İki kişi için makul bir fiyat, üstelik apartman old town'daydı. Nisan ayındaki ikinci gidişimizde de yine benzer bir daire kiraladık, ancak bu seferki şehrin merkezinde olmamakla birlikte merkeze 15 dakika yürüme mesafesinde, nehir kıyısına sadece 60-70 metre uzaklıkta bir sitenin içerisindeydi. Oldukça konforlu ve içinde ihtiyaç duyabileceğimiz her şeyin olduğu bu daireye 5 gece için 680 zl ödedik, ki 4 kişiye kadar kalınabiliyor. O yüzden otelden ziyade bir daire tutmanın çok daha ekonomik olduğunu söyleyebilirim.

Bydgoszcz klasik bir Avrupa şehrinde olduğu gibi gayet iyi korunmuş bir eski şehir merkezine sahip. Ayrıca nispeten daha yeni diğer bir şehir merkezi ve tabi ki şehrin biraz daha dış çeperlerinde yer alan yeni yerleşim yerleri mevcut. Şehir çok büyük değil, çoğu yere yürüyerek ulaşmak mümkün. Yürümek istemeyenler içinse gördüğüm bütün Polonya şehirlerinde de olduğu gibi şehrin hemen her yerine ulaşabileceğiniz yaygın bir tramvay ağı ve otobüs hatları mevcut. Bydgoszcz'u tek bir kelimeyle özetlemek gerekirse, yeşil derim. Hoş, Polonya'nın genelini "yeşil" diye tanımlamak yanlış olmaz.

Ben Polonya'yı çok huzurlu buldum, insanları da sakin ve huzurlu görünüyorlardı. Tabi ki hepi topu iki seyahatte geçirdiğim 8 günde genel bir kanıya varmak mümkün değil ama bende uyandırdığı izlenim böyleydi. Geniş ve ferah caddeleri, şehrin içinde ama sizi şehirden uzaklaştırabilecek kadar büyük parkları, bahçeleriyle oldukça huzurlu, keyifli şehirler. Bydgoszcz'da nehir boyunca her iki yanda yürüyüş parkurları var, bir yanınız yemyeşil ağaçlar, bir yanınız nehir, bundan güzel daha ne olur ki. 

İkinci seyahatin başlangıç noktası Varşova'ydı. Bu sefer iş seyahati olarak başladı. Frederic Chopin havaalanından şehre ulaşabilmek için hem otobüs hem de tren mevcut. Ancak otobüsle ulaşım oldukça rahat. Dış hatlardan çıkınca hemen sağ taraftaki otobüs duraklarından 175 numaralı otobüse biniyorsunuz ve 20 dakika sonra şehir merkezindesiniz. Bu otobüsle şehir merkezindeki merkez tren istasyonuna ulaşabileceğiniz gibi Varşova'nın old town kısmına da gidiyor. Otobüste bilet satılıyor (4.40 zl). 

Varşova başkent olmanın da etkisiyle büyük bir şehir. Old Town kısmı çok keyifli. İkinci dünya savaşı sırasında neredeyse yerle bir olan bu meydan ve etrafındaki binalar 50'li yıllarda yeniden inşa edilmiş eski haline sadık kalınarak. O yüzden aslında o kadar da eaki değil anlayacağınız. Ancak güzel mi? güzel. Varşova'nın şehir merkezinde Kültür Merkezi olarak adlandırılan büyük bir bina var. Rusya ile Polonya arasındaki dostluk bağı adına Rus bir mimar tarafından yapılmış. Ancak Varşovalılar pek de sevmiyorlar bu binayı, bir kaç yerde duyduğum şeyden ötürü böyle düşünüyorum. Rusya'nın bir izi olarak gördükleri için sanırım. O binanın çevresinde de yüksek, cam kaplı gökdelenler var bir kaç tane. Ticaret merkezi, oteller, alışveriş merkezleri. Ancak Varşova'nın büyük bölümü az katlı binalardan oluşuyor. Genel olarak böyle aslında Polonya, ki ben bu şehirleşme biçimini çok severim. Varşova'da çok büyük parklar var, soluk alabileceğiniz, şehrin gürültüsünden uzaklaşabileceğiniz içinde göllerin de olduğu güzel parklar. Gerçi şehir öyle gürültülü bir şehir değil. Hiç korna sesi duymadım misal Polonya'da. 

Şehirle arasında düzenli tren seferleri var ve bu trenler inanılmaz dakikler. Yalnız trenler Avrupa'nın genelinde olduğu gibi pahalı. Tabi ki bir Almanya ya da Fransa'nın hızlı trenleriyle kıyaslandığında ucuz kalıyor ama zaten bu trenler de öyle hızlı da değil ama bizim trenler ayarında ancak bizimkiler kadar yavaş değiller. İş seyahatinin ikinci durağı olan Lodz'a (Vudç diye okunuyor) 2,5 saat süren bir tren yolculuğu ile ulaştık, kişi başı 2. mevkide yaklaşık 30, 1. mevkide ise onun iki katı bir rakam ödeniyor.

Lodz şimdiye kadar gördüğüm Avrupa şehirleri içinde en farklısıydı diyebilirim. Bu farklılığı tam olarak izah edemem ancak orada bulunduğun iki gün içinde hissettiğim hep buydu. Polonya'nın geneli düz, dolayısıyla şehirler de dümdüz yerlere kurulmuşlar. Lodz'daki bu düzlük, alçak binalar, şehrin geneline yayılmış terkedilmişlik haline sebep olan terkedilmiş fabrika binaları ve boş sokaklar sanırım bana şehrin farklı gelmesine neden oldu. Caddeler oldukça geniş, yine parklar var şehrin muhtelif yerlerinde. Eskiden burası bir sanayi kasabasıymış, tekstil üretirlermiş ama sonra tekstil sektörüne başta Çin olmak üzere başka ülkelerin hakim olmasıyla yavaş yavaş fabrikalar kapanmış. İşte o terkedilmiş fabrikalar da onlar. Kimisini alışveriş merkezine dönüştürmüşler, kimileri restoran ve cafeye dönüşmüş. Lodz'da güzel mekanlar var, oldukça özenle dekore edilmiş mekanlar. Ayrıca binaların boş duvarlarına çizilmiş birbirinden güzel, devasa duvar resimleri şehre renk katıyor ama onun dışında oldukça soluk renkler hakim şehre. Biz oradayken hem Lodz'un ana alışveriş caddelerinin birindeki yol ve kaldırım çalışması, hem de yeni bir raylı sistem inşaatından ötürü şehir biraz şantiye görünümündeydi. Adlandıramadığım farklılığa bu da neden olmuş olabilir, bilmiyorum. Demem o ki, iş için gitmek durumunda olmasaydım büyük olasılıkla ziyaret etmek için zaman ayırmayacağım bir şehir Lodz ama bu vesileyle görmüş oldum yine de.

Seyahatin iş kısmı biter bitmez trenle Bydgoszcz'a geçtim, Bahadır'ın yanına. Daha önce de dediğim gibi bu şehri seviyorum ve ikinci kez bulunmak da koşuma gitti. Lodz Bydgoszcz arası trenle 3,5 saat sürüyor, ve bu yolculuk için 2. mevkide 52 zl ödedim. Bydgoszcz'a trenle gittiyseniz şehir merkezine ulaşmanız çok kolay. Tren istasyonun içindeki küçük dükkandan 3 zl ödeyerek tek binişlik bir bilet alabilir, istasyonun hemen dışındaki tramvay ya da otobüs hatlarından birisine binerek şehir merkezine gidebilirsiniz. Taksi de pahalı değil, 15-20 zl kadar tutuyor.



Polonya'ya ikinci kez gelmişken en azından kuzeyindeki önemli şehirlerden biri olan Gdansk'ı da görmeden gitmemeyim diye düşündüm. O yüzden bir sabah erkenden bir trene atlayarak Gdansk'a gittik. Bydgoszcz'tan 1,5 saat süren tren yolculuğu için 40 zl ödüyorsunuz ve hızlıca varmış oluyorsunuz Polonya'nın Baltık Denizi kıyısındaki bu güzel şehre. Ben Gdansk'ı çok sevdim, çok güzel yapılar var, bir de büyük bir kilise. Eski kentin ana caddelerinden birisi olan Dluga caddesi cadde boyunca sıralanmış dükkanları, restoranları, cafeleriyle çok güzel. Dluga caddesi üzerindeki Neptün meydanının etrafındaki kafelerden birisinde ya da caddenin sonunda varacağınız nehrin kıyısı boyunca sıralanmış kafe ya da restoranların birinde dinlenebilirsiniz. Gdansk Polonya'da en çok turist gördüğüm şehir oldu. Sanırım yaz aylarında çok daha kalabalık oluyordur, çünkü trenle 15 dakika mesafede Sopot isimli başka bir şehir daha var. Orası bir tatil kasabası, yazın oldukça hareketli ve kalabalık oluyormuş. Dolayısıyla Gdansk da yaz aylarında oldukça tercih edilen bir tatil merkezi gibi duruyor.

Sopot turizm mevsimi olmamasından ötürü oldukça sakindi. Bana biraz Çeşme'yi hatırlattı. Geniş ve uzun bir kumsalı var, deniz mevsimi olsa Baltık Denizi'nde yüzmeyi çok isterdim. Hava güzel olmasına rağmen hiç de deniz havası değildi, hele de Baltık Denizi havası. Sopot'ta sahile devasa bir iskele yapmışlar, geniş ve oldukça uzun, sanırım 200 metre kadar denizin içine uzanıyor. O iskelenin en sonuna gittiğinizde Baltık Denizi'nden başka hiç bir şey görmüyorsunuz. Yine İskelenin sonuna doğru bir restoran mevcut. İskele'nin sağ tarafına baktığınızda da monopoly oyunundan tanıdık Gydina şehrini görüyorsunuz uzakta. Orası daha çok bir sanayi ve liman şehriymiş, vakit olmadığı için gitmedik. Zaten Gdansk-Sopot-Gydina üçlüsü olarak anılıyor bu şehirler.

Wroclaw ve Krakow'u da görebilmeyi çok isterdim, artık bir sonraki sefere. Dediğim gibi Polonya bizim için öncelikli seyahat tercihlerimiz arasında gelmiyor ama görülmeye de değer bir ülke. Doğrudan Polonya'ya gitmeseniz bile çevresindeki ülkelerin birinden bir kaç günlüğüne geçip görün derim. Kesinlikle pişman olmazsınız.




           







No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş