Eşcinsellik
kelimesi 1892 yılında Charles Gilbert Chaddock tarafından İngilizce’ye
sokulmadan (Halperin, 2001:37) önce
erkeklerin erkeklere ya da kadınların kadınlara duydukları arzu, aşk ve cinsel
istek ancak hemcins arzu olarak nitelendirilmiştir. Nitekim Robert Padgug,
“heteroseksüel ve eşcinsel davranışlar evrensel olabilir; eşcinsel ve
heteroseksüel kimlik ve bilinç modern gerçekliklerdir” diyerek
eşcinsellik teriminin türetildiği ve kullanılmaya başlandığı zamandan önceki
hemcinse duyulan arzunun ve pratiklerin bugünün terimleriyle
anlamlandırılmasının yanlış olduğunun altını çizmektedir (2001:59). Padgug ayrıca şu anda bizim eşcinsellik
dediğimiz olgunun kapitalizm öncesi toplumlarda insanları tanımlayan bir
nitelikler bütünü olmak bir yana, bir davranışlar bütünü olarak bile
görülmediğini söylemektedir (2001:58). Bu yüzden, şu anda bizim eşcinsellik
olarak adlandırdığımız olguya karşılık gelen edimlerin anlamıyla, eski
topluluklardaki edimlerin aynı anlama gelmeyebileceğini de hesaba katmak
gerekmektedir. Bundan dolayı bir eşcinsellik tarihinden ziyade birbirlerine
duygusal ve cinsel açıdan ilgi ve yakınlık duyan hemcinslerin tarih boyunca
mevcudiyetlerinden bahsetmek daha yerinde olacaktır. Nitekim yapılan çeşitli
arkeolojik kazılar sonucu yaşamlarına dair bir çok fikir edindiğimiz farklı
topuluklarda bugün eşcinselik olarak adlandırdığımız edimlerin var olduğunu
görmekteyiz.
Bu durumun günümüze ulaşmış en iyi kanıtları Byrne Fone’un
da söylediği gibi Antik Yunan toplumunda kendisini göstermektedir (1998:11). Ancak
eşcinselliğin tarihi dendiğinde akla ilk gelen topluluklardan birisi olan Antik
Yunan topluluğunda kabul gören eşcinsellikten bahsederken dikkat etmemiz
gereken nokta, buradaki eşcinselliğin yetişkin erkek ile genç erkek arasındaki
cinsellik olduğudur. Oğlancılık, Yunanlılarda topluma kabul edilme kurallarından
birisidir. İyi bir vatandaş örneği olan yetişkin erastes[1]’in
spermleri yoluyla pais[2]’e
erkeklik aktarması oğlanın iyi bir baba, iyi bir vatandaş haline gelmesini
sağladığı ve iyi bir vatandaş olarak yetişen oğlanın, ileride bir erastes, bir
savaşçı, bir avcı olması için gerekli olduğu düşüncesinin bir ürünüdür (Gezgin
2010:222).