May 11, 2014

Avrupa'nın sakallı bir kadınla imtihanı

Duymayan kalmamıştır, dün akşam eurovision şarkı yarışmaasında Avusturya'yı temsil eden transeksüel şarkıcı Conchita Wurst açık ara farkla birinci oldu. Ben de dün akşam Conchita'nın kazanmasını arzu ederek izledim oylamayı ve Conchita'ya verilen her yüksek puanı sanki kendim almışım gibi heyecanlandıM.    Neydi Conchita'nın kazanmasını hem benim için hem de LGBTİ hareket için önemli kılan? Anlatayım.

Öncelikle Conchita kendisini cinsiyetsiz olarak tanımlayan ancak kendisinden bahsederken dişil zamirler kullanmayı tercih eden bir drag artist. Ancak buna ek olarak Conchita sakallı bir kadın. Yani transfobik ve homofobik bünyelerin tahammülünü biraz daha zorlayan bir görünüme sahip. çünkü kendisini bir kadın olarak  tanımlarken erkekliğin simgelerinden -ki belki de erkeğin elindeki en belirleyici erkeklik simgesi- biri olan sakalını da muhafaza ediyor. Conchita'nın bu kadınken sakalı da muhafaza ediyor olması haliyle erkek ve kadınları saç uzunluklarından, giyim kuşamlarına, oturma şekillerinden, konuşma tarzlarına kadar belirli kalıplar içine yerleştiren ve o sınırlardan çıkmamaları için denetleyen muhafazakar kesimleri oldukça rahatsız ediyor.


Öyle ki yarışma öncesinde Rusya, Belarus ve Ermenistan'da başlatılan imza kampanyalarıyla Avusturya'nın Conchita'yı yarışmadan çekmesi için çağrılar yapılmıştı. Peki bazılarının sakallı bir kadından bu kadar korkmalarının temelinde ne yatar? Basitçe, erkekliğin tehdit altında olmasından kaynaklı bir refleks diyebiliriz. 

Açalım: Erkeklik derin bir mevzu ve bir çok boyutu var, bu boyutlardan birisi de fiziksel görünümü de içeren kalıp yargılar. Oysa ki Kandiyoti'nin de dediği gibi, erkeklik verili değil, kazanılan, kaybedilme tehlikesi her zaman varolduğu için de asla elde edilemeyen bir statüdür. Dolayısıyla çok kaygan bir zeminde duran erkekliğin tam da bu yüzden çok katı kurallarla korunması gerekir. Hele de erkekliğin ne olduğundan ziyade ne olmaması gerektiği üzerinden tanımlandığı ve bu tanımlamanın da "kadınsılık"tan uzak olmak şeklinde belirlendiği düşünülürse gerek görünümü  ve giyimi gerekse davranışları ile kadınlara atfedilen toplumsal cinsiyet rollerini üzerinde barındıran Conchita'nın en belirgin erkeklik  simgelerinden birisi olan sakalı da taşıyor olması erkekliğin zaten kaygan olan o zeminini biraz daha kayganlaştırıyor. Zaten zoraki bir şekilde kendisini var etmeye çalışan erkeklik statüsünün ve o statünün koşullarının erkeği ve kadını birbirinden ayıran özeliklerin iç içe geçmesi yoluyla silikleşmesi, muhafazakar kesimin tabiriyle " ne olduğunun belirsizleşmesi" insanları dehşete düşürüyor.

Tam da bu dehşetle Conchita başka yarışmacılar tarafından pervasızca "ne olduğuna karar vermeye" çağrılıbiliyor. Rusya Başbakan Yardımcısı Dimitry Rogozin "Bu sonuç Avrupa'yla entegrasyondan yana olanlara Avrupa'nın geleceğini gösterdi: Sakallı bir kız"  diyerek tweet atabiliyor. Ve yine bugün bir açıklama yapan Rus Liberal Demokrat Parti lideri Jirinovski, "Bu Avrupa'nın sonudur. Avrupa'da artık erkek ya da kadın yok. 'O' var.." diyebiliyor. Bunlar bize gösteriyor ki dehşete düşmüş bir insanın söyleyebileceklerinin ve yapabileceklerinin sınırı yok. 

Dönelim yarışmaya, Eurovision özünde bir şarkı yarışması ama aslında sıradan bir şarkı yarışması değil, ülkeler arası ilişkilerin doğrudan oylama sonuçlarına yansıdığı politik bir alan da aynı zamanda. Tam da bu yüzden kimin kime kaç puan vereceğini kestirmek bu kadar kolay. Daha önceleri ülkelerin jeopolitik konumlarının önemi, ticaret hacimleri, sahip oldukları doğal kaynak rezervleri, tarihsel dostluklar/düşmanlıklar, askeri anlaşmalar gibi çok çeşitli politikalar sonucu şekillenen oylamanın bu yıl bambaşka bir politika alanına kaydığını söylemek hiç de yanlış olmaz. Bu politika alanı devletleri LGBTİ politikalar üzerinde düşünmeye, hakları korumak ve eşitliği sağlamak üzere yasal düzenlemeler yapmaya zorlayan ve gittikçe güçlenen LGBTİ hareketin ortaya çıkardığı bir politika. Öyle ki Avrupa'da bir ülkenin insan hakları konusundaki gelişmişliği nerdeyse eşcinsellerin ve transseksüellerin hangi haklara sahip olduklarıyla ölçülür durumda. 

Hal böyle olunca dün akşamki oylama da bir LGBTİ hakları düellosuna dönüştü. Batı Avrupalı, insan haklarının daha gelişmiş olduğu ülkeler Conchita'ya destek olmak için yüksek puanlar verirken, insan hakları konusunda Batı Avrupa ülkelerine kıyasla alacak yolu olan Orta Avrupa ve balkan ülkeleri daha düşük puanlar verdi, insan haklarına, özellikle de LGBTİ haklarına karşı duyarlılığı olmayan, bunun da ötesinde karşıtlıklarını devlet düzeyinde de açıklamaktan çekinmeyen özellikle Doğu Avrupa ülkeleri ise hiç puan vermedi. Zaten açıp LGBTİ hakları haritasına baktığımızda da aşağı yukarı aynı tabloyu görmek mümkün. Dolayısıyla dün akşam ülkelerin bir insan hakları sınavı verdiğini ve verdikleri puanlar ölçüsünde de insan haklarına gösterdikleri saygının boyutunu görmüş olduk. 

Uzun lafın kısası eurovision şarkı yarışması şekil değiştirse de yine politik bir oylamaya sahne oldu. İyi de oldu, bu politik duruş kapışmasının insan hakları alanında gerçekleşmiş olmasının hak mücadelesi veren bir eşcinsel olarak beni pek bir mutlu ettiğini söylemeliyim.  Tam da bu yüzden bunun Conchita'yla birlikte LGBTİ hakları mücadelesinin de bir zaferi olduğunu düşünüyorum. Avrupa'nın bir çok ülkesinde hak mücadelesi veren LGBTİ arkadaşlarımın paylaşımlarından da benzer şekilde düşündüklerini görüyorum.

Sonuç olarak dün gece Conchita Avrupa'yı bir sınavdan geçirdi ve şükür ki Avrupa oyunu sakallı bir kadından yana kullandı. Dün Conchita'nın ödülünü alırken söylediği sözler de çok önemliydi: "Barışa ve özgürlüğe inanan herkese çok teşekkürler. Biz birliğiz, dayanışmayız, biz durdurulamayız" 

Evet Conchita çok haklısın, biz DURDURULAMAYIZ! 

No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş