December 20, 2012

ILGA Dünya Konferansı'ndan notlar


ILGA, 1978 yılında kurulan ve LGBTI örgütlerinin dünya çapında üye olduğu bir çatı örgüt vazifesi gören bir oluşum. İlk kez 1979 yılında Amsterdam’da bir araya gelen örgütler düzenli olarak iki yılda bir farklı bir şehirde bir araya geliyor. 26.  ILGA Dünya Konferansı ise 12-16 Aralık tarihlerinde İsveç’in başkenti Stockholm’de gerçekleşti. Bu yıl, SIDA (İsveç Uluslararası Gelişme Ortaklığı Ajansı)’nın verdiği mali desteğin de etkisiyle şu ana kadar gerçekleştirilmiş en kalabalık dünya konferansı gerçekleştirildi. Dünyanın 100 ülkesinden 450 kişi konferansa katıldı, üstelik bunların 250 tanesi burslu olarak, yani tüm masrafları ILGA tarafından karşılanarak toplantıyı izleme şansı buldular. Ben de daha önce 2008 yılında katıldığım ve yine SIDA’nın organize ettiği LGBT İnsan Hakları Eğitiminin değerlendirme toplantısı için SIDA tarafından davet edildim. Bu toplantı ILGA Dünya Konfransı’nın hemen öncesinde yer aldığı için ILGA’ya da katılabileceğim söylendiğinde hiç tereddüt etmeden kabul ettim. Bu katıldığım ikinci dünya konferansı oldu. İlkine 2006 yılında Cenevre’de katılmıştım ve onunla kıyaslandığında gerçekten çok büyük bir konferans olduğunu söylemeliyim. Ben gerek ILGA dünya olsun gerekse ILGA Avrupa toplantıları olsun, o ortamda bulunmayı seviyorum. Çok farklı kuruluşları temsil eden insanlarla tanışma imkanı bulup dahası farklı deneyimleri dinleme şansı buluyor insan. LGBTI örgütler arasında uluslararası bir ağ kurma kapsamında ILGA’nın varlığını da, düzenlediği bu toplantıları da çok önemli olduğunu düşünüyorum.
  
ILGA Dünya örgütlenmesinin yanında ayrıca bölgesel olarak, daha doğrusu kıtalar temelinde de örgütleniyor. Türkiye’den LGBT örgütler ILGA-Avrupa üyesi ve bu yüzden genellikle ILGA-Avrupa toplantılarını takip ediyoruz. Çünkü bulunduğumuz coğrafya gereği Avrupa kıtasına dahil ediliyoruz. ILGA Dünya konferansının başladığı gün de bölgesel toplantılar yapılıyor. Ben de Bu sefer bir değişiklik yaparak ILGA-Asya toplantısına katıldım. Az önce sözünü ettiğim eğitimde Hindistan, Nepal, Bangladeş, Pakistan, Sri Lanka gibi güneydoğu Asya bölgesine dahil katılımcılarda vardı ve açıkçası Asya’daki LGBT haklarının durumuyla ilgili bilgi dağarcığımı o toplantının katılımcıları arttırmıştı.

Bildiğiniz gibi Asya çok büyük bir kıta ve birbirinden çok farklı kültüre sahip ülkelerden oluşuyor. Bu yüzden ülkeden ülkeye de LGBT bireylerin yaşadığı sorunlar doğal olarak farklılık gösteriyor. ILGA-Asya’nın da tıpkı diğer bölgesel oluşumlarda olduğu gibi bir yönetim kurulu var. Bu kurul oluşturulurken Asya’nın farklı bölgelerindeki ülkelerin temsil edilmesine dikkat ediliyor. Ancak problem şu ki bir kişinin yönetim kurulunda, yani karar mekanizmasında yer alabilmesi için kayıtlı bir örgütten olması gerekiyor. Bu da özellikle orta doğu ülkelerinin temsili açısından sıkıntı yaratıyor. Çünkü çok az orta doğu ülkesinde kayıtlı LGBT örgüt var. Diğer bazı Ortadoğu ülkelerinde oluşumlar var ancak çok da açık bir biçimde LGBT hakları konusunda çalışamıyorlar. Ancak Ortadoğu ülkelerinin ve o ülkelerde yaşayan LGBT’lerin görünürlüğünün artabilmesi ve sorunların gündeme gelebilmesi için karar mekanizmalarında yer almaları önemli. Öte yandan Ortadoğu ülkeleri Güneydoğu Asya ülkeleriyle kıyaslandığında çok farklı sorunlara sahip olduğu oldukça açık. Güneydoğu Asya ülkelerinde LGBT’lerin görünürlüğü ve örgütlenmesi oldukça yüksekken Ortadoğu ülkelerinde yaşayan LGBT’ler varoluşlarını bile tartışmaktan uzaklar.

Öte yandan daha önce 2006 yılında katıldığım ILGA Dünya Konferansı’ndaki gözlemlerime dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki İran’ın da içinde yer aldığı birçok ülkeden katılımcı sayısında kayda değer bir artış var. Geçen altı yıllık süreçte din baskısının daha hissedilir olduğu Arap yarımadasındaki ülkelerden katılımda da ciddi bir artış olduğunu söyleyebilirim. Bu oldukça umut verici bir gelişme ancak bu ülkelerden gelen insanların çoğunun burada dahi fotoğraflarda yer almaktan çekinmeleri göz önünde bulundurulursa kendi ülkelerindeki durumları biraz daha netleşebilir kafamızda. Tartışmaların temelinde de Asya ülkelerinin birbirinden çok farklı oldukları ve farklı düzeyde sorunlarla başa çıkmak zorunda oldukları vardı. Genel düşünce İran’dan Mısır’a ve Arap yarımadasını da kapsayan bir alt grup oluşturmanın gerekliliği üzerinde odaklanıyor. Belki de Asya’yı tek bir kıta olarak görmek yerine kültürel ve sosyal yaşam düzeyinde birbirine benzeyen ülkelerin içinde yer aldığı daha küçük bölümler olarak görmek homofobi ve transfobi ile mücadele edebilmek için farklı stratejilerin geliştirilmesine yardımcı olabilir. Çünkü Asya öyle batıdan göründüğü gibi tek bir "doğu" değil, Asya toplantısında yaşanan tartışmalar da Asya ülkelerinin bunun farkında olduğunu gösteriyor. Ortadoğu ülkelerinden gelen talep doğrultusunda da ILGA-Asya’nın kurumsal yapısının yeni bir şekle bürünmesi gerekiyor.

ILGA Asya toplantısında tartışılan bir diğer konu ise yine karar mekanizmalarında trans görünürlüğünün azlığıydı. Malezya’da çalışan bir trans örgütünden katılımcı LGBT örgütlerinin isimlerinde T harfini kullanmalarının nedeninin daha fazla fon bulmak olduğunu söyledi. Bu da yeni bir tartışmaya yol açtı. Güneydoğu Asya ülkelerinde trans örgütlenmesi oldukça güçlü ve anladığım kadarıyla LGBT örgütlerinin transseksüellerin sorunlarına çok da odaklanmaması ama trans bireylerin sorunlarını konu edinen projelerle fon bulmaları trans ve LGBT örgütler arasında bir sorun oluşturuyor. Ancak Malezya’dan katılımcının ILGA Asya yönetim kurulunda bir trans olmadığını söylemesine rağmen aslında yönetim kurulunda bir trans olduğu ortaya çıktı ve bunu soran trans kadının da bunu bildiği. Kısacası çok da anlayamadığımız bir çekişmenin tanığı olduk. Bunu bir kenara bırakırsak trans görünürlüğü, her ne kadar örgütlenmeleri güçlü olsa da kıtasal düzeyde halen sorunlu. Elbette bunun kurumsal bir anlaşmazlık mı yoksa tanığı olduğumuz tartışmada olduğu gibi daha çok kişisel düzeyde mi olduğu bizim algımızı aşan bir şey.

Sonuç olarak ILGA Asya’nın kendi içerisinde yeniden yapılanması gerekiyor. Ayrıca bazı Asya ülkelerinin diğer Asya ülkelerine vize vermekte zorluk çıkarmasından ötürü toplantının yapılacağı ülkeyi seçmenin de ayrıca bir sorun olduğunu öğrendik. Belki bu yeni yapılanmada bu sorun da göz önünde bulundurulabilir. 

Uzun uzun yazıp boğmak istemiyorum yazıyı. Konferansın geri kalan günlerinde de eş zamanlı düzenlenen workshoplardan ilgimi çekenlere katıldım. Bunlardan transrespect versus transphobia örgütü tarafından düzenlenen bir workshop en iyilerinden birisiydi. Başka bir yazımda yaptıkları çalışmalardan bahsetmeyi düşünüyorum. LGBT hareketinin medyayı etkin bir biçimde nasıl kullanacağının tartışıldığı workshop ise umduğumu bulamadığım bir yer oldu. Yine aynı şekilde LGBT küresel gelişme ortaklığı isimli workshop başarılı değildi. Hindistan’da LGBT sözlü tarih çalışması ile ilgili toplantı ve RFSL’nin yerel örgütlerinin ve gönüllülerinin sunum yaptığı workshoplar da güzeldi.

Konferans boyunca gerek gün içindeki toplantılarda gerekse toplantı dışı etkinliklerde sürekli birileriyle tanışmak, konuşmak, birlikte eğlenmek bence herkesin yaşaması gereken bir deneyim. Bir sonraki ILGA Dünya konferansı Meksika’da gerçekleştirilecek. Katılma şansı bulacak mıyım bilmiyorum ama yeniden bu etkinliğin bir parçası olmanın beni çok heyecanlandırdığını söylemeliyim.   

No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş