December 30, 2014

Himalayalar 'da Trekking


Nepal'e kadar gelip de Himalayalar'da, küçük çaplı da olsa, bir yürüyüşe çıkmamak olmazdı. Bu yüzden biz de Türkiye'deyken yazışmaya başladığımız bir seyahat acentasından 5 günlük bir trekking turu satın aldık. Nepal'de her şeyde olduğu gibi turlarda da pazarlık söz konusu. Biz Pokhara'dan taksiyle alınıp trekkingin başlangıç noktası olan Nayapul'a götürülerek başlayan ve sırasıyla Tikhetunga, Gorepani, Tadapani ve Gandruk'ta geceleyerek sürecek ve yine başladığımız nokta olan Nayapul'da bitecek 5 günlük bir trekking için Pokhara-Nayapul-Pokhara ulaşımı, konaklama, üç öğün yemek ve rehber ücreti (rehberin yemek ve konaklaması da dahil) dahil olmak üzere kişi başı 260 dolara anlaştık. 

1. Trekkingi gün gün anlatmadan önce yapmam gereken bir kaç uyarı var; öncelikle bu parkura çoğunluğu kolay, bir kısmı orta derece zorlukta diyorlar. Eminim Himalayaların genelini düşündüğümüzde bu parkur orta derece zorluktadır ama biz ortanın üzerinde bir zorlukta hissettik açıkçası. Bunu bir aklınızda bulundurun. 

2. Eğer sigara içiyorsanız ya da spor yapmıyorsanız bu 5 günlük yürüyüş sizi oldukça zorlayabilir. 

3. Eğer konformist biriyseniz ya da hijyen sizin için çok önemliyse bu yürüyüşe çıkmamanızı tavsiye ederim. Çünkü konaklayacağınız yerlerde odalar oldukça basit, yataklar konforsuz, tuvaletler genellikle bakımsız ve pis, üstelik banyo ve tuvaleti konaklayan diğer trekkerlarla paylaşıyorsunuz. 

4. Ayrıca sağlık durumunuzu ve dayanıklılığınızı iyi biliyor olmanız lazım, zira uzun süre merdiven tırmanmak oldukça yorucu olabiliyor. 

5. Çantanızı hazırlarken mümkün olduğunca hafif yapmaya çalışın, kalın bir şeyler almak yerine üst üste giyip çıkaracağınız ince ve hafif kıyafetler alın. Bir kaç tane dry-fit tişört yeterli, akşam yıkayıp tekrar giyebilirsiniz. 

6. Eğer profesyonel bir fotoğrafçı değilseniz büyük bir kamera almayın yanınıza. Sonra boynunuzda taşıdığınız 1,5 kiloluk makine bir süre sonra 10 kiloymuş gibi hissediliyor. 

7. Nepallilerin yukarıda havanın güzel olduğunu, soğuk olmadığını söylemelerine de aldırmayın. Onlar için soğuk olmayabilir ama hava güneş battıktan sonra gerçekten üşütüyor. O yüzden yanınızda alt üst birer içlik bulundurmanız iyi olur. Ayrıca bir uyku tulumu gece üşümemeniz için ihtiyaç. Zira size verdikleri yorgan ve battaniyeler sıcak tutmuyor. 

Uyarılardan sonra trekking maceramızı anlatmaya başlayabilirim.



1. Gün: Nayapul - Tikhedunga 


Sabah 8:15'te rehberimiz kaldığımız otelden taksiyle bizi aldı. Yaklaşık 45 dakika süren bir yolculukla yürüyüşümüze başlayacağımız Nayapul'a vardık. Oradaki büfelerden su, bisküvi gibi yolda ihtiyacımız olabilecek atıştırmalıkları alarak saat 09:30 civarı yürüyüşümüze başladık. Bir kaç küçük yerleşim biriminden, bir kaç asma köprünün üzerinden geçerek yarım saat sonra Birethani'deki TIMS denilen yürüyüşe çıkma iznin alındığı, resmi olarak trekking başlangıç noktasına vardık. Bizim izin kağıtlarımız önceden hazırlandığı için rehberimiz ücreti ödeyeyip kağıtlarımızı onaylatmasını takiben yürümeye devam ettik. Bu ilk gün yürüyüşünü günün sonunda biraz yorucu bulsam da daha sonraki günler bunun aslında en kolay günlerden biri olduğunu anladım. 

Parkur genellikle az eğimli, zaman zaman biraz dikleşebiliyor ama öyle çıkarken öldürmüyor insanı. Öğle yemeği için 12'de yol kenarına sıralanmış restoranlardan birinde mola verdik. Buralar aynı zamanda konaklama hizmeti de veriyor. Yemekler dediğim gibi tur ücretine dahil ama içecekler değil ve dağda içecek fiyatları normal fiyatların üzerinde haliyle. 

Yemekten sonra yola devam ederken yağmur başladı. Yanımızda yağmurluklarımız olduğu için durmak zorunda kalmadık, ki zaten yağmur da uzun sürmedi. Rehberimizin Tikhedunga'daki otellerde yer olmayabileceği öngörüsü üzerine Tikhedunga'ya 10 dakika kala muhteşem bir manzarası olan bir tea house'da kalmaya karar verdik. O sırada da yağmur durdu. Odalar oldukça basit, odaları birbirinden ayıran duvarlar ise kontrapilaktı. Haliyle yan odadakilerin normal konuşması bile duyulabiliyordu. Tüm konaklayanlar için tek bir banyo ve iki tuvalet vardı. Sıcak su ise sıcağı nasıl tanımladığınıza bağlı. Ama en azından su var, merak etmeyin. 

Gün batarken mutfaktan aldığımız birer kupa çayla birlikte kaldığımız yerin yüz metre kadar ilerisinde, sessiz sakin patika yolun kenarındaki taştan yapılmış duvarın üzerine oturduk, henüz dinmiş yağmurun ardından yavaş yavaş dağılan bulutları seyrederek günün yorgunluğunu atmaya çalıştık. Gün batımıyla birlikte hava soğudu. Yemyeşil bir dağa karşı gün batarken akşam yemeğimizi yedik ve saat 8 civarı uyumak üzere yataklarımıza girdik, tabi ki uyku tulumlarının içine, sıcak kalmak için tek çare. 

Ancak bu ilk gece doğanın sessizliği yerine otel yöneticisinin üç odaya sığdırdığı 21 Nepalli üniversite öğrencisinin gürültüsüyle uyumaya çalıştık. Sabah da suyun, doğanın, kuşların sesi yerine Nepalli gençlerin sesiyle uyandık. Dolayısıyla ilk gece ve takip eden ilk sabah hiç de hayal ettiğimiz gibi olmadı. Ve öğrendik ki Nepalliler gürültülü insanlarmış.

2. Gün Tikhedunga-Gorepani

Sabah yedi civarı kahvaltımızı yaptıktan sonra çantalarımızı toplayıp yedi buçuk gibi yola koyulduk. Hedefimiz 2800 metredeki Gorepani'ydi ve önümüzde 8,5 kilometrelik bir yol bizi bekliyordu. Mesafe kısa gibi görünebilir, çünkü ortalam bir hızla saatte altı km yol alsanız maksimum 1,5 saatte katedilebilecek bir yol ama eğimli, zaman zaman dik bir güzergahta sırtınızda 8-10 kiloluk çantayla yürüyorsanız bu sandığınızdan da uun sürüyor. Rehberimiz bize trekkingin en zorlu parkurunun bu Tikhedunga-Gorepani arası olduğunu söyledi. Yürümeye başladıktan kısa bir süre sonra merdivenleri tırmanmaya başladık. Toplam 6 km kimi zaman oldukça dik merdivenleri tırmandık. Yolun yarıısına geldiğimizde sırtımdaki 7-8 kiloluk çantayı sanki 50 kiloymuş gibi hissetmeye başladım. Yaklaşık her 15-20 dakikada bir mola verme ihtiyacı hissettik bu tırmanışta. Ekim ayı burada yüksek sezon olduğu için sıklıkla başka gruplarla, bazen çok büyük gruplarla karşılaştık. Rehberimizin dediğine göre bizimle eş zamanlı olarak 600 civarı trekker çıkmış yola Nayapul'dan. Genellikle hepimizin hedefi küçük bir daire çizerek beş ya da altı günlük trekkingi tamamlamak. Böyle olunca zaman zaman yürüyüşçü trafiği de epey sıkışıyor. 

Yolda bir cenazeye de rastgeldik. İnsanlar ölmüş yakınlarını kamışlardan yaptıkları bir  koltuğun üzerine yatırmış, tamamen beyaz bir bezle sarılı ve üzeri çiçekler kaplı bir şekilde sırtlarında aşağıya, nehir kıyısına indiriyorlardı yakmak için. En önde bir kişi elindeki poşetten mısır tanelerini etrafa saçıyordu. Arkadaki insanlar da ellerinde birer parça odunla birlikte cenazeye eşlik ediyorlardı. Kimsenin ağlamadığı dikkatimi çekti, rehbere sordum. "Ağlamak yok" dedi, "doğal bir şey ölüm"

İkinci gün 8,5 kilometrelik yolu yedi saat yürüyerek tamamladık. Aradaki dinlenmeler ve öğlen verdiğimiz yemek molasından dolayı Gorepani'ye vardığımızda saat neredeyse dört olmuştu. Yorgunluktan ölmek üzere olmamıza rağmen Gorepani'ye hoşgeldiniz yazan giriş kapısının önünde zafer pozu vermeyi atlamadık. Biz vardıktan çok kısa bir süre sonra da günün yağmuru başladı, şanslıydık ki yolda yakalanmadık bir önceki gün olduğu gibi.


Gorepani bir çok otelin bir arada olduğu bir kompleks. Bizim kaldığımız otelin ismi See You Hotel'di. İki katlı bu binanın ikinci katında çift duvarında penceresi olan, bir önceki otele göre daha konforlu köşe bir odaydı. Duş giriş katında ama sıcak suyu vardı. Zaten yorgunluktan yıkılmak üzere olduğumuz için hemen bir duş alıp yatağa attık kendimizi. Saat 19:00'a kadar biraz dinlenip akşam yemeğimizi yemek üzere alt kattaki salona indik. Salonun ortasındaki kocaman teneke soba ortamı çok güzel ısıtmıştı. Zaten üşümüş olduğum için sobanın yanına oturup sıcak bir sebze çorbası içtim, yolda tanıştığımız biri Taylandlı diğeri Amerikalı bir çiftle biraz sohbet ettikten sonra çok geçmeden odaya çıktım. Odamızın hemen altında yer alan az önce çorba içtiğimiz ortak alandaki enerjileri ve sesleri yüksek Amerikalı grubun sesi bile rahatsız etmedi beni. Zaten kısa bir süre sonra onlar da odalarına çekildi, ne de olsa ertesi gün Poon Hill'e çıkmak üzere saat 4:00'te kalkacaktık. 

3. Gün Gorepani-Poon Hill-Tadapani

Sabah dörtte günün ağarmasına 1,5 saat kala uyandık. Ortada otelde çalışanlardan kimse olmamasına rağmen yola çıkmak üzere olan bizleri hazır bekleyen kocaman bir semaver çay vardı, çaylarımızı içip içimizi ısıttıktan sonra yola çıktık. Yaklaşık 1,5 kmlik bir başka merdivenli yol bekliyordu bizi, zigzaglar çizerek yukarıya doğru tırmanan, üstelik oldukça dik merdivenler. Sabahın körü olmasından olsa gerek tahminimden yorucu oldu yukarıya tırmanmak, sırtımızda çantalar olmamasına rağmen. İkinci Poon Hill dedikleri yolun yarısındaki tepeye vardığımızda 50'şer rupi giriş ücreti almak üzere küçük kulübelerinde bekleyen iki memur karşıladı bizi. Ücreti ödedikten sonra çıkmaya devam ettik, yaklaşık 1 saat 15 dakika sonra Poon Hill'e ulaştık, vardığımızda gün yavaş yavaş ağarmaya başlamıştı bile. 


Poon Hill 3210 metre yüksekliğinde bir tepe, buradan Himalayalar'ın bir kaç meşhur tepesini görebiliyorsunuz, ancak Everest bunlardan birisi değil, Everest daha doğuda Kathmandu'nun da biraz kuzeyinde kalıyor. Everest'i görmek için bizim yaptığımızın tam tersi yöne seyahat etmenşiz gerekiyor. Buradan ayaklarınızın altındaki bulutların hızlı hızlı akıp gitmesini, bulutların üzerinden yükselen dağları,  güneşin dağların arkasından bir anda çıkıvermesini ve Himalayalar'ın devasa dağlarının zirvelerinden başlayarak aşağılara doğru ışığıyla altın rengine boyamasını seyrederken insan kendisini bir masalda gibi hissediyor. Ancak etrafta bir o yana bir bu yana koşturarak bu anı ölümsüzleştirmeye çalışan yüzlerce insan -tabi biz de bunlardan birisiyiz- burada olmanın büyüsünü bozmuyor desem yalan olur ama nihayetinde burasının bizim gibi sıradan insanların tırmanabileceği bir yükseklik olduğu ve gayet de turistik bir faaliyet olduğu bilgisine sahip olduğumuzdan ötürü öyle büyük hayal kırıklığına neden olmuyor bu kalabalık. Doğayla gerçekten başbaşa bir gün batımı izlemek için bundan daha yükseğe çıkmak gerekiyor, elbette o da daha profesyonel olmayı. 

Güneşi doğurduktan sonra geldiğimiz yoldan aşağıya 20 dakikada iniyoruz. Sabahın bu erken vaktinde 1,5 km yürüyerek tepeye çıkıp inmek epey acıktırıyor insanı. Otelin salonunda kahvaltımızı yaptıktan sonra yine yola çıkmak üzere hazırlandık. Saat dokuz civarı bizi Tadapani'ye ulaştıracak yedi kilometrelik yolu yürümeye başladık. Bize üçüncü günün daha kolay bir yürüyüş güzergahı olduğunu söylemelerine rağmen öyle olmadı. Belki bir önceki günün yorgunluğundan olsa gerek bu gün de oldukça yorucuydu. Bir vadinin dibine kadar inip diğer tarafa tekrar tırmandık. Yukarıda bizi yine muhteşem bir manzara karşıladı. Öğle yemeği için mola verdiğimiz yerde ayaklarımızı dağlara karşı uzatıp güneşlenme ve karnımızı bir güzel doyurma fırsatını molayı normalden birazcık daha uzatarak iyi bir şekilde değerlendirdik. 

Saat dört civarı Tadapani'ye vardık. Burası tüm trekking boyunca kaldığımız en sevmediğimiz yer oldu. Yine ortak olan banyoda sıcak su yoktu bu sefer. O yüzden duş alamadık. Ben yalnızca saçımı yıkayabildim. Tadapani de tıpkı Gorepani gibi otellerin olduğu bir yerleşim yeriydi. Muhteşem bir dağ manzarası var burada. Ancak biz vardıktan hemen sonra  başlayan sağanak yağmur o manzarayı izlememize olanak vermedi. 

Bir önceki günün yorgunluğuna yağmurla birlikte soğuyan havası eklendiğinden kendimizi uyku tulumlarının içine sokup yemek saatine kadar dinlendik. Akşam yemeğini yedikten sonra da uyumak için erkenden odaya çekildik. 

Üstelik akşam yemeği vakti elektrikler kesildi, keşke hava açık olsaydı da gökyüzünü izleyebilseydik. Gerçi burası oldukça soğuktu, dışarıda on dakika kadar durmak bile epey bir üşütüyordu insanı. Himalayar'da yukarıya çıktıkça hem alabileceğiniz hizmetlerin kalitesi düşüyor hem de her şey daha bir pahalı oluyor. Gerçi oldukça normal, buraya araçla ulaşım yok, insanlar ya da katırlar (daha çok katırlar) taşıyor her şeyi. 

4. gün Tadapani - Gandruk 


Artık inişe geçmenin vakti geldi, yolun yarısını geçtik. Rehberimiz çok uzun bir yolumuz olmadığını, Gandruk köyünü dolaşabileceğimiz ve dinlenebileceğimiz bolca vaktimiz olduğunu söyledi. Biz de sabah çok erken çıkmak istemedik bu yüzden. Sabah sekiz gibi uyanıp kahvaltımızı yaptıktan sonra otellerin ortaklaşa kullandığı avluda biraz oyalanıp çay içtik. Hava açmıştı, o yüzden karşımızdaki dün göremediğimiz heybetli dağı izleme şansı bulduk. Bu dağ yolun yarısına kadar bize eşlik etti, sonra küçüldü küçüldü ve gözden kayboldu. Bu artık yüksek dağlardan uzaklaştığımız anlamına geliyordu. Üzüldük biraz, çünkü yürürken o heybetli dağların size eşlik etmesi çok hoş bir duygu. Yerden kafanızı kaldırdığınız her an bir ağacın dallarının ya da küçük bir kulubenin ardından yükselen o kocaman dağ size bakıyor, siz de daha önce defalarca çekmiş olmanıza rağmen durup biraz daha izliyor ve  bir fotoğrafını daha çekmekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi. 

Dağlar yavaş yavaş gözden kaybolurken yerini başka güzel bir manzaraya bıraktı, tepelerin eteklerinden aşağılara kadar tarım yapılan terasların, geniş pirinç tarlalarının yanındaki patika yollardan, onların etrafında toplanmış küçük masalsı köylerin içlerinden geçtik. İki kez sıcak bir şeyler içmek için mola verdik. Daha önceki yazıda sözünü ettiğim Dashain festivalinden ötürü devasa salıncaklar kurulmuştu şehirlerde, burada da o salıncaklarının en büyüğünü gördük, küçük bir tepenin üzerine kurulmuş bu salıncakta ayaklarınızı yeemyeşil çimenlerle kaplı yerden karşıdaki karlı dağlara doğru sallıyorsunuz, çok keyifliydi. 

Öğlen vakti Gandruk'a vardık. Gandruk'a büyük bir köy, içinde yerel kıyafetlerin ve ürünlerin sergilendiği bir müze bile var. İlk uğradığımız otelde boş oda olmadığını öğrendik ama bu oteli o kadar beğendik ki (önceki günlerdeki sefilliğimizden sonra Hilton gibi geldi bize) restoranında biraz vakit geçirdik, rehberlerimizin arkadaş olmasından ötürü birlikte yürüdüğümüz çift orada yemek yeme kararı aldı. Bense henüz acıkmadığım için yalnızca manzaranın tadını ve bulduğum wifi bağlantısının tadını çıkardım. Az sonra rehberimizi biraz daha aşağıdaki otelde yer bulduğunu söyledi ve oraya geçtik. Burası da az önceki kadar olmasa da güzel bir oteldi. 

Öğleden sonrayı dinlenerek geçirmeyi tercih ettik. Akşam yemeğimizi yedikten sonra yine erkenden yatağımıza attık kendimizi, ertesi gün son gün ve o yorulduğumuz günleri unutarak bir gün daha olsa dayanırdık diyoruz kendi kendimize.

5. gün Gandruk - Nayapul

Son gün yine 8.30 civarı kahvaltımızı yapıp biraz oyalandıktan sonra 9:30 gibi yola çıktık. Maksimum dört saat sürecek bir yol vardı önümüzde. Aşağıya doğru yol aldıkça ve vakit öğlene yaklaştıkça hava sıcaklaştı. Yolun yarısında yol arkadaşımız olan çift ve rehberleri başka bir istikamete yöneldiler, vedalaştık, onlar bir gün daha yürüyecekler çünkü altı günlük parkur seçmişler Ayrılırken o kadar yorgunlardı ki yürüyüşü bizimle birlikte bitirmiş olmayı dilediler. Yollarımız ayrıldıktan bir süre sonra biz artık negir kıyısına vardık. Yolun bundan sonrası Tighedunga'ya kadar düz bir yoldu. Arada bir kez içecek için mola verdik, mola verdiğimiz noktadan sonrasında ise araçların da geçtiği bir yolun kenarında yürüdük. Konakladığımız yerde tanıştığımız Avustralyalı çift gibi o noktadan sonra bir taksiye binip Nayapul'a dönebilirdik ama biz yürümeyi tercih ettik. Zaten bir saat kadar sonra Tikhedunga'da nehrin üzerindeki üzeri rengarenk Budist bayraklarıyla kaplı demir köprüyü gördük. Bundan sonra Nayapul'a varmak için yalnızca yarım saatlik yolumuz kalmışdı, resmi olarak trekkingin başladığı nokta olan bu köprüye biraz yukarıdan bakan bir restoranda öğle yemeği için mola verdik. Tüm yorgunluğumuzu unutup 5 günün ne çabuk geçtiğini düşündük, demir köprünün üzerinde bir hatıra fotoğrafı çektirip Nayapul'a doğru yola çıktık yemeğimizi yedikten sonra. Nayapul'da bizi bekleyen taksi dağları arkamızda bırakarak kıvrıla kıvrıla aşağıdaki göl kıyısına ve o göl kıyısında bizi bekleyen ve üç günümüzü geçireceğimiz güzel Pokhara'ya vardık.

Her şey bitiyor, gördüğümüz güzellikler yanımıza kar, hep iyi ve güzel hatırlayacağımız beş günlük dağ gezintisi bu yaptığımız. Tekrar yapar mıyız diyoruz, tabi ki yaparız ama bu parkur değil de başka bir parkur, belki Everest tarafına, kimbilir, belki bir gün. 


 Birinci Bölüm: Kathmandu'ya varış 
Üçüncü Bölüm: Patan ve Bakhtapur
Dördüncü Bölüm: Pokhara'ya uzun bir yolculuk


No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş