-->
40 dakikalık bir oyun ‘Pembe Gri’; ama o 40 dakikaya neler sığdırmıyor ki! Travestilerin ve transeksüellerin uğradığı ayrımcılıktan toplumdan dışlanmaya, aile baskısından tutun da uğradıkları fiziksel şiddete ve hatta ölüme kadar... Zorunlu seks işçiliği yapmak zorunda olan ikisi travesti üç kadın, kardeşinin travesti olmasını içine sindiremeyen ve onun ölmesi gerektiğini düşünen bir abi, üç perdede içindeki kadını bulan bir eşcinsel, evleri basıp haraç isteyen, şiddet uygulayan ve öldüren, namus bekçileri sıfatının arkasına saklanmış şehir eşkıyaları… ‘Pembe Gri’, dışarıdan bakıldığında pembe görünen hayatların içinde barındırdığı griyi izleyicisinin önüne seriyor. Bilenlerin kendilerinden bir şeyler bulduğu, bilmeyenlerin silkelenip kendilerine geldiği, ışıl ışıl görülen hayatların aslında birer yaşam mücadelesi olduğunu anlatan; bunu anlatırken de kimi zaman yüzlerde tebessüm, kimi zaman gözlerde yaş bırakan, bazen salonu kahkahalarla doldururken, bazen de sessizliğe büründüren hayatımızın içinden bir oyun. Medyada büyük ilgi gören, her oyunda salonları dolduran ve kendimin de bir üyesi olduğum ‘Pembe Gri’ ekibine uzattık mikrofonumuzu…
“kendi doğrularımızı sorgulamayı amaçlıyoruz”
zeynep özcan
yönetmen
‘Pembe Gri’, ikisi transeksüel üç seks işçisi kadının hayatından yola çıkarak ayrımcılığı, transfobiyi, önyargıları, şiddeti, nefret cinayetlerini, aileyi, çevreyi ve hatta kendi doğrularımızı sorgulamayı amaçlıyor. Sonunda ise ağabeyi peşinde olduğu için Selay, kanser hastası olduğu için de Melis ölümü beklerken Destina’nın ölmesi, zorunlu seks işçiliğine mahkûm edilenlerin, transeksüellerin, eşcinsellerin tüm “öteki”lerin ölüme en uzak durdukları noktadan bir süre sonra en yakınına geçebileceklerini göstermeye ve bununla mücadele etmek gerektiğini vurgulamaya çalışıyor. ‘Pembe Gri’ Mayıs ayında ‘3. Homofobi Karşıtı Buluşma’da sahnelere veda edecek. O veda etmeden biz ‘Eşcinsel Onur Haftası’na hazırlayacağımız yeni oyunumuzun provalarına başlamış olacağız. Durmak yok yani!
“bu oyunla, ‘biz de varız ve bunları yaşıyoruz’ diyoruz”
derya tunç
oyuncu
“Asıl bana dayattığınız gibi yaşasaydım ölecektim. Kadınım ben. Hep kadındım! Hep bildiniz! Sustunuz! Görmezden geldiniz. Utandığınız yok saydığınız ibnenizim değil mi? Bak hayattayım. Siz beni yok etmeyi başaramadınız!”
Ben zaten en başından beri Pembe Hayat LGBTT Derneği’nin içerisindeyim. Eryaman olayları sonrasında başlattığımız oturma eylemlerin ardından daha farklı, daha etkili bir şeyler yapma fikrinden çıktı tiyatro grubu. Tabi benim polis tarafından uğradığım şiddet de bunda etkili oldu. Buse’yle paylaştım bu fikri ve ne yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Bunun üzerine bir geyin ailesi tarafından maruz bırakıldığı şiddeti konu alan 15 dakikalık bir skeç yazdım. Ankara’da Kaos GL Derneği’nin düzenlediği ‘Homofobi Karşıtı Buluşma’da sergiledik oyunumuzu, oldukça beğenildi. Ben, Hayat ve Toprak, birlikte oynamıştık o oyunda. Toprak’ın tanıdığı ve bize yardım eden iki arkadaş vardı; Zeynep ve Melis. O skeç sonrasında bu topluluğun oynayacağı bir oyun yazalım ve sahneye koyalım dedik. ‘Pembe Gri’ oyununu yazdı Zeynep ve geçen yıl, haziran başında provalara başladık ve oyunu ilk kez İstanbul’da Lambdaistanbul’un düzenlediği ‘Onur Haftası’ etkinlikleri sırasında sahneye koyduk. Oldukça beğenildi, ayakta alkışlandı. Benim daha önce tiyatro deneyimim yoktu, o yüzden sahneye ilk çıktığımda çok heyecanlıydım ama sonra heyecanımı yenip oyuna odaklandım. Oyun sırasında ağlayanları görünce çok duygulandım. Yaşadığımız sorunları böyle bir oyunla insanlara aktarabiliyor olmak beni çok mutlu etti. Çünkü biz bu oyunla, “biz de varız ve bunları yaşıyoruz” diyoruz.
Oyunda seks işçiliği yapmak zorunda olan bir travestiyi oynuyorum; vurdumduymaz görünen, gelecekten pek umutlu olmayan, yaşadığımız hayatı kaderimiz sayan ve değiştirme gücümüzün olmadığına inanan birini... Abisiyle yüzleşmesi, yıllarca haykıramadıklarını dile getirmesi ve en önemlisi en yakın arkadaşının öldürülmesiyle yaşadıkları hayatı değiştirmeleri gerektiğini anlayan birisi. Benim gibi hayatlar süren arkadaşlara verebileceğimiz en önemli mesaj bu aslında: Birlikte olursak, bir şeyler yapmaya gönüllü ve istekli olursak yaşantılarımızı değiştirebiliriz. Bu hayat kaderimiz değil!
“transeksüellerin tiyatro oyuncusu da olabileceğini gösterdik”
Sera Can
oyuncu
“hiç birimiz isteyerek seks işçiliği yapmıyoruz. Ama aç kalmamak için, ölmemek için buna mecburuz. Yapabileceğimiz başka iş olsa ne diye fahişelik yapalım ki? Her gün karakollara düşmek, gasp edilmek, şiddet görmek, aşağılanmak, dışlanmak, en iyi ihtimalle hor görülmek çok mu hoşumuza gidiyor sanıyorsun?”
Benim daha önceden tiyatro deneyimim vardı. Lise yıllarında amatör bir toplulukla çalıştım. Bekir Yıldız'ın Sahipsizler oyununda dört rolüm vardı, bu oyun ile dokuz ili kapsayan bir turneye çıktım. Daha sonra Yunus Emre adlı oyunda yer aldım.
Yıllar sonra Pembe Hayat Tiyatro Topluluğu ile tiyatroya yeniden başladım. Pembe Gri’yi ilk okuduğumda ağladığımı hatırlıyorum. Arkadaşlarım da bende çok fazla fedakârlık yaparak bu oyunu sahneye koyduk. Uykusuz kaldığımız, sağlığımızın bozulduğu, keyifsiz olduğumuz, birbirimizle didiştiğimiz günler de oldu ama provalara devam ettik. Sonuçta hepimiz aynı şeyi istiyorduk; kendi sorunlarımızı anlatan bir oyunda rol almak ve önyargılarla mücadele etmek! Bu anlamda başarılı bir ilk adım attığımızı düşünüyorum.
Benim rolüm, başına gelen her şeyi olduğu gibi kabullenip oturmayı seçmeyen, sürekli arkadaşlarını örgütlemeye çalışan, onlara yaşadıklarının kaderleri olmadığını, şiddetle, nefret cinayetleriyle, transfobiyle ve her türlü önyargı ile mücadele etmeleri gerektiğini anlatmaya çalışan bir kadın, Destina! Bu rolü kendime çok yakın hissediyorum çünkü benim de oldukça mücadeleci bir ruhum vardır. Beni ay pardon bizi izlemeye devam edin şeker kutularım :)
melis özcan
oyuncu
“bizi kim insan yerine koyuyor ki. Şikayet etsek, birlik olsak ne olacak.”
Tanıştığımız günden beri dernekteki arkadaşlarımla çok şey paylaştık. Sırf cinsel yöneliminden dolayı insanların dışlandıklarına, hor görülüp aşağılandığına, hatta kaçırıldığına, dövüldüğüne, gasp edildiğine tanık olduk. Yapılan haksızlıklara karşı her zaman alanlarda birlikteydik. Ama daha farklı bir şekilde sesimizi duyurmak niyetindeydik.
Ablam, travesti yaşamını her yönüyle anlatan bir oyun yazdı. Oyunu beş arkadaş sergiliyoruz İstanbul'da ve Ankara'da. Bu oyunla en basit işin bile verilmediği transeksüellerin tiyatro oyuncusu da olabileceğini insanlara gösterdiğimize inanıyorum.
Benim rolüm kanserli bir zorunlu seks işçisi kadın. Melis adlı karakter, ailesi tarafından dayakçı kocasına teslim edilen, sonunda seks işçisi olmak zorunda kalan biri. En yakınları, evlerine sık sık gittiği iki transeksüel arkadaşı. Gece sokaklarda kadın olmanın yarattığı zorluklar, onları birbirine sıkıca bağlamış, kader yoldaşı yapmış.
Biz Pembe Hayat Tiyatro Topluluğu olarak 'Pembe-Gri' ile ve yeni oyunlarımızla her zaman sesimizi sahnelerde de duyurmaya devam edeceğiz. Her türlü ayrımcılığa, ırkçılığa, milliyetçiliğe karşı; insan onurunu koruyan ve savunan herkesi yanımızda görmekten mutlu olacağız.
“daha çok heteroseksüelin izlemesi gerekiyor”
ismail alacaoğlu
oyuncu
“O benim kardeşim falan değil ve hiçbir şeyi hak etmiyor. Ailemizin namusunu iki paralık etti. Dönme oldu, onunla bununla yatıyor para için!”
Benim bu oyunda yer almam biraz tesadüf biraz da zaruri. Oyunun Ankara’da sahnelenmesine kısa bir süre kala, oyunda benim oynadığım rolü oynayan Toprak’ın bir toplantıya katılmak üzere Almanya’ya gitmesi gerektiğinden eksilen kadroyu tamamlamak için birileri aranırken çarptım Zeynep’in gözüne. Zeynep’in ve diğer arkadaşların ısrarı ve biraz da gazıyla ‘tamam’ dedim yapılan bu teklife. Provalar sırasında birkaç kez “yok ben yapamıyorum”, “yerime başkasını bul”, “ben okul müsameresine bile çıkmadım” gibi serzenişlerime, isyanlarıma aldırmadı Zeynep ve beni çalıştırdı, sonra da sahneye salıverdi. Benim için oldukça heyecanlı bir durumdu bu; hatta oyundaki şarkıyı söylerken dizlerimin zangır zangır titrediğini biliyorum. Ama oyun bitip de o alkışları duyunca, insanların duygulandıklarını, mutlu olduklarını görünce çok gurur duydum bu topluluğun bir parçası olduğum için. Tiyatro çok güzel ve etkili bir araç aslında yaşadığımız sorunları dile getirebilmek için. Her oyunda dolan salonla da basılı medyada ve internette çıkan olumlu haberlerle de bu etkiyi gördük zaten.
Oyunda Selay’ın onu öldürmek için gelmiş, yaşamaması için çok geçerli nedenleri olduğunu düşünen, çünkü Selay’ın travestiliğinin ailesinin onuruna leke sürdüğünü, ailesinin namusunu iki paralık ettiğini düşünen, ama bir yandan da kardeşine duyduğu sevgisi hissettikleriyle, daha doğrusu hissetmesi öğretilenlerle çelişen bir abi. Oyun başlarında kardeşiyle nefret dolu karşılaşmasından oyun sonunda kardeşine ilk kez ‘Selay’ ismiyle hitap etmesine kadar geçen süreçte kendisiyle, transfobisiyle, toplumun değer yargılarıyla yüzleşiyor.
Oyunda canlandırdığım karakter aslında hiç yabancı olmadığımız, her gün otobüste, yolda, iş yerlerimizde, alışveriş merkezinde karşılaştığımız insanlar. İşte bu yüzden oyunumuzu mümkün olduğunca daha çok heteroseksüelin izlemesi gerekiyor ki derdimizi anlatalım, gördüklerinin aslında onların gördüklerinden nasıl farklı olduğunu gösterelim.
“tiyatro başka kapıları da açabilecek güçlü bir kapı”
barış sulu
oyuncu
“Aaaa bu bana geçen gün ateş veren abla değil mi? Niye ağlıyorsun?”
‘Pembe Gri’yi ‘Eşcinsel Onur Haftası’ etkinliklerinde ilk kez sahnelendiğinde izlemiştim. Aklımın ucundan ‘bu oyunda ben de yer alabilirim’ diye bir düşünce kesinlikle geçmemişti. Zeynep’in “Sana da rol yazayım oynar mısın?” diye teklifte bulunmasını “Neden olmasın?” diye yanıtladım. Sonradan öğreniyorum ki, Zeynep bunu teklif ederken rolü yazmış bile. Sonra provalara katıldım ve Ekim ayında oyunun Ankara galasında yer aldım. Önce alkışlarken sonra alkışlanan olmak kesinlikle inanılmaz bir duygu. Çok güzel tepkiler almamız, genelde tiyatro salonlarının Türkiye’de boş olmasına rağmen bizim izleyici kitlemizin her seferinde bizi yalnız bırakmayıp salonu doldurması beni doğru yolda, emin adımlarla ilerlediğimiz konusunda ikna ediyor. Oyunu daha çok heteroseksüel bireyin izlemesini istiyorum; biz yıllarca kendi sorunlarımızı kendi kendimize tartıştık ama “sorun yaratanlar”la karşı karşıya gelip tartışma fırsatımız çok olmadı. Birçok insana sorunlarımızı anlatabildiğimiz bir kapı olduğunu düşünüyorum tiyatronun. Başka kapıları da açabilecek güçlü bir kapı.
No comments:
Post a Comment