July 2, 2013

Direnisin LGBT Hali

28 Mayıs’ta duvarının iş makinaları tarafından yıkılmasını takiben bir grup insanın Gezi Parkı için başlattığı barışçıl eylem herkesin bildiği gibi 31 Mayıs sabaha karşı polisin baskınıyla bir direnişe dönüştü. İki güne yakın süren direnişin ardından da Gezi Parkı yeniden halkın eline geçti. Dört gündür hiç bir güvenlik gücünün olmadığı Taksim ve Gezi Parkı artık çok daha güvenli. Birbirinden farklı düşüncelere, ideolojilere, dünya görüşlerine sahip binlerce insan bir arada, yan yana eğleniyor, halaylar çekiyor, dayanışıyor, paylaşıyor.
Peki, LGBT’ler bu direnişin neresinde? Lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel bireyler bu direnişin barışçıl bir eylem olarak başladığı andan, polisin saldırısı sonucu direnişe dönüşüp parkın yeniden kazanıldığı ana kadar her yerdeler. Çünkü bazılarının üç beş ağaç yüzünden dediği bu direniş, bu isyan, aslında yalnızca  ağaçların katledilmesine karşı değil, zorbalığa, faşizme, iktidarın haddini bilmezliğine, ardı arkası kesilmeyen sözlü ve fiziki  devlet şiddetine karşı, insanların özgürlük için verdikleri bir mücadele. İşte bu noktada LGBT’ler tam da olmaları gereken yerde, direnişin orta yerindeler. Çünkü LGBT bireyler, şu günlerde tüm toplumun bir şekilde nasiplendiği polis ve devlet şiddetine zaten gündelik hayatlarında da maruz kalıyorlar. Ayrımcılığa uğrayan LGBT’lere sessiz kalan, onları korumayan devlet, Avcılar’da barınma hakları ellerinden alınmak istenen transseksüellerin yaşadığı şiddeti görmezden geliyor, eşcinsellerin gittikleri sinema salonlarına baskınlar yaparak mekanlarını ellerinden alıyor. Bir yandan heteroseksist sistemin ötekileştirdiği LGBT’ler toplumun geneli tarafından dışlanırken, her türlü şiddetin ve ne yazık ki cinayetin mağduru olmaya devam ediyorlar. AKP ve Başbakan bir yandan herkesin partisi ve Başbakan’ı olduğunu, her türlü ayrımcılığa karşı olduklarını ve öteki olmanın ne demek olduğunu bildiklerini söylerken bir yandan da konu LGBT haklarına geldiğinde her türlü homofobilerini ve transfobilerini kusuyor, bunun bir “bozulma”, bir “hastalık” olduğunu söylemekten geri kalmıyor.
Bakın, Gezi Parkı’nda barışcıl bir direnişin sergilendiği, polis şiddetinin kendini göstermesinin iki gün öncesinde, 29 Mayıs’ta 59 CHP’li milletvekilinin imzasıyla, LGBT’lere yönelik ayrımcılığın incelenmesine yönelik komisyon kurulması önerisi meclis gündemindeydi. Elbette bu komisyon kurulma talebi oy çokluğuyla reddedildi. Binnaz Toprak, Ertuğrul Kürkçü, Aykan Erdemir’in meclis kürsüsünde yaptıkları konuşmalar AKP’li ve büyük ihtimal MHP’li milletvekillerinin homurdanmalarıyla zaman zaman kesildi. Üstelik, kendisinin bir tıp doktoru olduğunu söyleyen AKP’li bir milletvekili Türkan Dağoğlu, önerinin aleyhine konuşarak, 1970’li yıllarda eşcinselliğe yönelik ABD’deki düşünce ve tutumlardan yola çıkarak eşcinselliğin normal bir davranış olmadığını, bir bozulma olduğunu, eşcinsel evliliklerin bir hak olmadığını dile getirdi. Onun öncesinde de AKP vekillerinden defalarca aynı ifadeleri duyduk. Elbette sürpriz değildi, ne bu aleyhte konuşma ne de önerinin reddedilmesi. Çünkü zaten biliyoruz ki AKP’nin özgürlük ve demokrasi anlayışı kendileri gibi düşünen, kendileri gibi yaşayan ve kendileri gibi sevişen insanlarla sınırlı.
Bu yüzden varoluşumuzu yok sayan, bizi tedavi edilmesi gereken birer hasta olarak gören, şiddete uğramamıza ve öldürülmemize göz yuman cinsiyetçi, homofobik ve transfobik bir devlete karşı yıllardır sürdürdüğümüz mücadelemize, şimdi Gezi Parkı’nda, Ankara’da, İzmir’de ve ülkenin diğer bütün direnen şehirlerinde devam ediyor. LGBT bireyler dün olduğu gibi bu direnişte de sisteme karşı, her türlü muktedire ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu söyleyen egemen söyleme karşı alanladalar. Üstelik, şimdi yanlarında daha önce alana çıkmamış, görünür olamamış LGBT bireyler de var. Yalnızca LGBT bireyler değil elbet, bu direniş sırasında ötekileştirilmenin, yok sayılmanın, aşağılanmanın ne demek olduğunu anlayan, dayanışmanın ne olduğunu gören, farklılıklarla yan yana olabileceğini, temas etmenin korkulacak bir şey olmadığını öğrenen binlerce insan da bizimle yan yana. İşte bu yüzden her gün Gezi Parkı’nda küçük yürüyüşler düzenleyen LGBT bireyler ayakta alkışlanıyor, “Hepimiz ibneyiz”, “Hepimiz transseksüeliz” sloganlarına eşlik ediyorlar. Hepimiz normalleşiyoruz, farklılıklar silikleşiyor ve gittikçe güçleniyoruz.
Bu direniş üç beş ağaç ve küçücük bir yeşil alan için başlamış olabilir ancak özünde her gün çocuk gibi azarlanan, yaşam alanı daraltılan, yaşam tarzlarına müdahale edilen insanların özgürlüklerini geri kazanma direnişi. Özgürlüğünü arayan, eşitlik arayan herkes gibi, biz de sizden biriyiz. Gezi Parkı’na geldiğinizde, parkın orta yerinde gökkuşağı bayraklarını göreceksiniz. O bayraklara doğru yürüyün, LGBT Blok standında bir şeyler atıştırırken sohbet edin, temas edin. Korkmayın, kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Çünkü birlikte özgürleşmek güzeldir. 

5 Haziran 2013 tarihinde radikal blog'daki sayfamda yayınlanmıştır. 

No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş