July 7, 2013

Sığacık da tüketildi, sıradaki!


Dün, sanırım 4 yıl aradan sonra ilk kez Sığacık'a gittim. Dört yıl önceden aklımda, kendi halinde, "citta slow" sıfatını hak edecek sessizlikte, makul fiyatlı, küçük, sevimli bir balıkçı kasabası olarak güzel bir yer edinmişti Sığacık. Dört yıl aradan sonra gittiğimde çok şeyin değiştiğini gördüm. Büyük olasılıkla Belediye'nin başarı olarak adlandırdığı bu "gelişmeler", benim için Sığacık'ı gidilecek yerler listesinden çıkarma nedenim oldu. Buna neden olan izlenimlerimi paylaşmak isterim ki fikriniz olsun, gidip gitmeme kararını siz verin.

1. Bildiğiniz üzere dünyada bir trend var bir süredir; küçük, sakin ve sessiz kasabalar turizmden pay alabilmek için tam da bu küçüklük, sakinlik ve sessizlik konseptiyle "citta slow" kavramını yarattılar. Türkiye'de bir kaç tane "yavaş şehir" olduğunu iddia eden yer var. Bunlardan birisi de Sığacık. Dediğim gibi 4 yıl önce gittiğimde bu sıfatı hakediyordu, ancak artık değil. Normal şartlarda bu konseptte motorlu araçların şehir içine girmemesi gerekirken, Sığacık'ta araç park edilmemiş bir sokak yok. Tabi ki bu motorlu araç trafiğinin yarattığı gürültüyü söylememe bile gerek yok. Sığacık Belediyesi sessizliğini korumak için araçları şehrin içine sokmamayı seçmek yerine, o araçlardan alacağı park parasıyla elde edeceği gelire öncelik vermiş. 

2. Belediye "halk plajı"nı da bir gelir kapısı olarak görmüş. Sığacık'ın küçük plajı Akkum'a giriş yolunu bir bariyerle kapatarak, oraya diktiği görevli aracılığı ile para topluyor, yani halk plajına giriş Sığacık'ta paralı. Ne kadar olduğunu bile sormadan uzaklaştık hemen oradan. Çünkü bana göre sahiller kamusal alandır ve herkesin kullanımına açıktır, dolayısıyla bir plaja girmek için birilerine ücret ödemek kabul edilemez bir şey. Misal, Yunanistan'da bu yasalarla korunur, kimse sahili parselleyip insanlara denize girmeleri için satamaz. Ama burası Türkiye, biz pek kamusal alan bilmeyiz, kamusal alanlar illa ki bir belediyenindir ve kullanımı onun tasarrufundadır. Bize de parasını verip faydalanmak düşer.

3. Madem halk plajına girmek için para ödemiyoruz, bari kayaların üzerine kurulmuş yapay bir yere, bir beach club'a gidelim dedik. Gördüğümüz ilk beach club'ın kapısında durduk. Sıradan, hiç bir özelliği olmayan bu beach club'a giriş 25 TL idi, ancak bunu vermeye gönüllü olmamıza rağmen yine de giremedik çünkü "damsız"dık ve öyle yerlere damsız girilmezdi! Küçük yerlerin, küçük beyinli insanları, herkesi kendileri gibi sandıkları ve Yalnızca bacak aralarındaki şeyle düşündükleri için ve de tabi ki içerideki kadınların namusu onlardan sorulduğundan böyle şeylere izin veremezler. Hem çok normal, niye kendi elleriyle rakiplerini arttırsınlar ki!

4. Bu arada gerek konaklama gerekse yeme içme maliyetleri konusunda da makullüğünü kaybetmiş Sığacık. Daha düne kadar turist çekebilmek için bin bir takla atan Sığacık Belediyesi belli ki kendini kaf dağında görmeye, bir marina yapıldı diye kendisini Bodrum'la bir tutmaya başlamış. Zaten bu, her koya bir yat limanı yapma durumu her mahalleye bir AVM inşa etmek isteyen zihniyetin bir ürünü. Zavallı ülkemin büyüme göstergeleri işte.

Uzun lafın kısası, bir daha gelmemek üzere Sığacık'tan yavaş yavaş ayrılırken (araç trafiği yüzünden elbette) limanın oralardan bir yerlerden müzik sesi yükseliyordu, çıkışta Sığacık'ın slow city olduğunu ilan eden devasa tabelalarla uğurlandık.

No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş