November 17, 2013

Ötekinin Siyaseti

2014'te yapılacak yerel seçimlere aylar kaldı, 2015'te de genel seçimler var ve şu sıralar LGBTI (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender, interseks) örgütler ve bireyler daha önce olmadığı kadarpolitika konuşuyor, siyasete nasıl dahil olabilecekleri, neleri talep edecekleri konusunda kafa yoruyorlar.  
Bu yönde bir süredir bir araya gelen İstanbul'daki LGBT örgütleri ile herhangi bir dernek ya da oluşuma dahil olmayan ancak cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konularında çalışan, aktivizm yapan bireyler ortak bir platform kurdular: LGBT Siyasi Temsil ve Katılım Platformu. Bu platform siyasi talepleri ortak bir zeminde buluşturarak, bu taleplerin gözetilmesini, geliştirilmesini ve hayata geçirilmesini sağlamayı amaçlıyor. Bunun için de LGBT hareket ile siyasi partiler arasındaki işbirliğini arttırmayı, siyaset alanındaki homofobik ve transfobik söylemlerin son bulması ve LGBT'lerin karar mekanizmalarında temsilinin sağlanmasına yönelik çalışmalar yapmayı hedefliyor. Ayrıca eşcinsel, biseksüel, transseksüel bireyleri yerel ve genel seçimlerde aday olmaya teşvik ederek, doğrudan siyasetin içinde yer almaları için destek olmayı da hedefliyor.  

Gelinen bu nokta elbette Türkiye'de 1990'ların başlarından bu yana verilen özgürlük ve hak mücadelesinin bir başarısıdır. Gezi sürecinin de gelinen bu noktaya katkısı yadsınamaz. Zira bu süreç LGBT hareketin ve bireylerin görünürlüğünün ulaştığı doruk noktasıdır. Ancak Gezi öncesindeki 20 yıllık mücadeleyi göz ardı etmemek gerekir. Bu 20 yıllık mücadele sürecinde LGBT örgütler daha çok hak kazanımı temelinde çalışmalar yaparken siyasete çok da sıcak bakmadılar. Bu bence çok da yerinde bir stratejiydi. Aksi olsaydı, yani en baştan belirli bir siyasi ideoloji çevresinde bir eşcinsel hareket oluşturulmaya çalışılsaydı hareket bugünkü kadar güçlü olamayabilirdi. Elbette hareketin temel felsefelerinden olan ve en başından beri karşısında durduğu milliyetçilik, ırkçılık, militarizm, cinsiyetçilik, homofobi, transfobi gibi kavramlar hareketi belirli siyasi ideolojilerle uzlaşamaz kılsa da hareketin kendi içinde inanılmaz bir çeşitlilik barındırdığı da bir gerçek.
Bugün hareket artık yeterince olgunlaştı ve LGBTI'lerin bu saatten sonra farklı siyasi ideolojiler altında örgütlenmelerinin harekete zarardan ziyade yarar sağlayacağına inanıyorum. Farklı siyasi yapıların düşüncelerinin kırılması, cinsiyetçi, homofobik ve transfobik söylemlerinden kurtulmaları ve dönüşebilmeleri dışarıdan gelen taleplerden ziyade kendi içlerindeki eşcinsel, biseksüel, transseksüel bireylerin görünürlüğü, talepleri ile gerçekleşmesi daha olası. Bugün BDP, YSGP (Yeşiller ve Sol), HDP,CHP gibi bir çok siyasi kurum cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği konularını politikalarına ve söylemlerine dahil etmeye başladılar. Ben bunların gerçekleşmesinde LGBT örgütlerin yıllardır yürüttükleri çalışmalar kadar o siyasi oluşumların içinde yer alan LGBT bireylerin çabalarının da büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.      
Şimdi artık LGBT örgütler ve bireyler bir araya gelip siyasette söz sahibi olmayı, siyasi partilerin tutumlarını ve görüşlerini değiştirmeyi düşünebiliyorlar ve hatta farklı siyasi partilerden belediye başkanlığı ya da belediye meclisleri için aday oluyorlarsa LGBT hareketin yeni bir safhasına geçildiğini söyleyebiliriz. Elbette bu çok yeni bir durum değil. Daha önce de,  1999 yılında ÖDP'den milletvekili adayı olan Demet Demir gibi siyasete girme mücadelesi veren insanlar oldu. Ancak bahsettiğim yeni safha bireysel iradenin yanında LGBT örgütlerinin de müdahil olduğu kollektif bir iradenin oluşmasıyla geçilen değerli bir safha.
Bu yeni safhada belki henüz açık kimliğiyle eşcinsel, biseksüel, transeksüel bir belediye başkanı ya da milletvekili göremeyeceğiz. Ancak bu yeni safhanın ilerleyen yıllarda bir eşcinsel belediye başkanı ya da transseksüel bir milletvekilinin seçilebilmesinin mümkün kılabilmek için gerekli siyasi ve sosyal zeminin oluşmasına imkan sağlayacağına inanıyorum.  
Türkiye'nin en ötekilerinden olan eşcinseller, biseksüeller, transseksüeller, yeni yeni konuşulmaya başlanan interseks bireyler emin adımlarla siyasetin içine doğru yol almaya başladılar. YSGP'nin, HDP'nin parti meclislerinde eşcinseller ve transseksüeller yerlerini aldı, pek yakında CHP'de de birilerinin görünür olacağını  söylemek hiç de kehanet sayılmaz. Nitekim CHP'den belediye meclis üyeliğine aday olan arkadaşlar olduğunu biliyorum. Bunun için CHP en azından bazı illerde bunun için çaba sarfediyor, LGBT örgütlerle birlikte çalışmak ve aday göstermek konusunda da oldukça istekliler. Her ne kadar CHP'nin mevcut duruşu ve bazı söylemleri LGBT hareketin savunduğu bazı değerlerle ?halen- çelişse de CHP'nin değişimi ve dönüşümünün önemli olduğunu düşünüyorum, nihayetinde halen bu ülkenin en büyük muhalefet partisi.
CHP ve LGBT konusu başka bir yazıya konu olabilir pekala. Benim demek istediğim  LGBT bireyler farklı siyasi partiler içinde görünür olmaya ve varlıklarını hissetirmeye başladılar. Partiler dışında da yazının başında sizlere tanıttığım LGBT Siyasi Temsil ve Katılım Platformu'nun ortaya koyduğu kollektif bir inisiyatif var. Bu noktada çeşitli partilere üye olan, hatta parti meclislerinde yer alan eşcinsel, biseksüel, transseksüel, interseks ve aynı zamanda bağımsız olarak aday olacak olan bireylerin LGBT Siyasi Temsil ve Katılım Platformu ile iletişim içinde olması, hatta birlikte hareket etmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. LGBT'lerin siyasi alanda var olabilmeleri ve taleplerini etkili bir şekilde dile getirebilmelerinin yolunun ortak bir dil tutturma ve ortak hedefler belirlemeden geçtiğine inanıyorum. Çünkü partilerin LGBT bireylerin oylarını toplama kaygısıyla birisini sırf cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliğinden ötürü ön plana çıkarma olasılıkları var. Ancak bana göre içinde bulunduğu siyasi partinin politikasını değiştirmek için mücadele etmeyecek bir eşcinsel ya da transseksüel kişinin o partinin X organında yer alması sembolik bir anlamdan öteye gitmeyecektir.
Bundan dolayıdır ki geleceğin eşcinsel, biseksüel, transseksüel belediye başkanları ve milletvekilleri için bugün doğru adımlar atılması gerekiyor. Savrulmadan, parçalanmadan, siyasi partilerin kendilerini pazarlamak için kullanacakları vitrin mankenlerine dönüşmeden sağlam ve net bir şekilde taleplerimizi belirlemek ve bu talepleri ortak bir dille sunmak temeli sağlam bir politika zemini oluşturmak için çok önemli.  LGBT hareket yolun zorunu aştı, görünür olmayı, kabul görmeyi, sesini duyurmayı başardı, şimdi hem hareket olarak hem de bireysel olarak yerel yönetimlerde söz sahibi olup yaşam alanlarının cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin de gözetilerek yeniden düzenlenmesi için bizzat içeriden politikalar üretme zamanı.
Bu yüzden olur da bir partiden ya da bağımsız olarak yerel yönetimlerin bir görevi için aday olmak isterseniz,  size destek olmak isteyen bir platform ve deneyimli LGBT örgütler var. Ben buradayım demeniz yeterli. 

November 13, 2013

Kızlı erkekli kalma konusunda kim, ne dedi?

fotoğraf: www.bobiler.com
Geçtiğimiz haftaya bir not düşmek lazım diye düşünüyorum. Çünkü ne de olsa tartışılabilecek en vahim konulardan birisi tartışılıyor günlerdir. Geçen haftanın başında başbakan tarafından sarf edilen abuk bir cümlenin ardından ülkenin gündeminin orta yerine oturan bir tartışma başladı. Siyasetçisinden, köşe yazarına, hukukçusundan, sokaktaki vatandaşa kadar herkes bulaştı bu tartışmaya. Önce gündemi değiştirmek için ortaya atılan bir olta sandık ama 24 saat geçmeden anladık ki öyle değil. Velhasıl 2013’ün sonlarına doğru konuştuğumuz konu “kız ve erkek öğrenciler aynı evde kalabilir mi kalamaz mı” konusu. Baş delimiz başbakan yalnız da değil üstelik, toplumun bir yarısı –bence fazlası- onunla aynı delilik halini paylaşırken, diğer kısmı da bu ipe sapa gelmez cümlelere ve akıl yürütememelere laf yetiştirmeye ve anlatmaya çalışırken delirdi. Sonuç itibariyle 2014’e 50 küsur gün kala cümleten balataları sıyırdık, hepimize geçmiş olsun.

November 8, 2013

Biz vatandas degil miyiz?

2013 yılına eşcinsellerin evlilik hakkı kazanımlarının yılı demek hiç de yanlış olmaz. Özellikle Amerika'da gündemi oldukça meşgul eden bir konu oldu ve birçok eyalet ardı ardına eşcinsel evlilikleri tanıdı. Peki gün gelecek biz de evlenebilecek miyiz?

Öncelikle belirtmem gerekir ki, "evlenmek" fiilini ne anlatmak istediğimi en kapsamlı şekilde ifade edecek bir kelime olduğu için seçtim. Yoksa, bir çok eşcinsel gibi benim de evlilik kurumunun mevcut heteroseksist kurgusuyla derdim var. Tabi ki yalnızca evlilik değil, evlilik kurumunun ortaya çıkardığı aile kurumu da kendisine yüklenen anlamı, yüceltilmişliği ve kutsiyeti ile baştan aşağıya sorunlu bir kurum. Feminist ve LGBT hareketin üzerinde hassasiyetle durduğu ve tartıştığı bu kurumlar/yapılar, yalnızca kadın ve erkek arasındaki ilişki üzerine kurulu olduğu ve bu ilişkiyi de ancak yasal bir zemine oturtulduğu ?evlilik- takdirde meşru saydığı için farklı birliktelik biçimlerini dışlayan, marjinalleştiren ve hatta hedef gösteren bir yapıya sahip. Evlilik kurumunun üzerindeki bu olumsuz anlamdan kurtulabilmesinin yolu da cinsiyetlerden bağımsız, herkesi ve her türlü birlikteliği kapsayan bir tanıma evrilmesinden geçiyor. Keza aile kurumunun da "anne, baba ve çocuklar" kalıbından sıyrılarak kendisini aile olarak gören/adlandıran herkesi kapsayacak şekilde değişmesi gerekiyor. Bu kadar köklü ve yerleşik bu kurumlar uzun ve meşakkatli bir mücadele ile ortadan kalkar mı kalkmaz mı bilemem ancak bu kurumların hali hazırdaki heteroseksüellik temelindeki kurgusunun bozulup mevcut eşitsizlik kısa vadede giderilebilir.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş