May 23, 2010

Hoşgeldin Oğluş

bugün Oğluş'umla geçirdiğimiz ilk gündü. dün akşam geldi yeni evine. henüz 55 günlük. Doğum tarihi 28 Mart. Dün oldukça sakin görünüyordu onu aldığım pet shop'ta diğer arkadaşlarıyla beraberken. veterinere gitmek üzere kutusuna koyduğumda ağlamaya başladı, eve gelene kadar sürdü bu. eve gelip de kutusundan çıkarınca hemen koşup ilk bulduğu yere saklandı. biraz ürkek benim oğluş'um, sese karşı çok hassas. Benden de kaçıyor zaman zaman. bügün evin farklı bölümlerine de gitmeye başladı, evi tanımaya çalışıyor. küçük odayı ona verdim, yatağı da yemeği, suyu da orada. tuvaletini de nereye yapması gerektiğini öğrendi şimdiden. zeki benim oğluş'um. Oğluş'um diyorum ona bir isim bulana kadar ama bir yandan da Oğluş'um demek hoşuma gidiyor, büyük ihtimal adı bu olacak.
Şimdiden belli oldu ortadan kaybolduğunda nereye bakacağım. ya koltuğun altında ya da arkasındadır ya da kitaplığın arkasında.  bugün uzun uzun oyun oynadık birlikte. kendi kendine de oynadı bir süre ama sonra koltuğun arkasına gidip bekliyor ben koltuğa gelene kadar. bir nevi ilgi istediğini anlatıyor gibi geldi bana koltuğun arkasına kaçıp orada bekleyerek.çünkü ben koltuğun üzerine gelince hemen o da çıkıyor koltuğun altından ve yanıma geliyor. benim kolumun ya da göğsümün üzerinde uyumaya bayılıyor. bugün iki kez beraber uyuduk zaten. Dün gece oldukça sessizdi, sabah beni görünce miyavlaaya başladı. dün geceye nazaran daha az miyavladı bugün. sanırım eve alışmaya başlıyor bir de bana.
şu anda kolumun üzerine kafasını koymuş, vücudunun yarısı koltuğun üzerinde, kolunun biri de göğsüme uzanmış şekilde uyuyor. ben de bu yazıyı yazıyorum onu uyandırmamaya çalışarak :)
İyi ki geldin be Oğluş'um... :)

May 9, 2010

Just few Blocks Away - Amerika Günlüğü II

Daha duyduğumuz ilk anda bir çoğumuz çok da sıcak bakmadık aile yanında kalma durumuna açıkçası. Ne gerek var ki diye düşündüm ben de. Ama evinde kalacağım kişileri önceden tanımış olsaydım böyle bir düşünceye kapılmazdım. Anaokulu çıkışı ailelerinin kendilerini almaya gelmesini bekleyen çocuklar gibi valizlerimizle beklemeye başladık. İlk gelen benim ailem oldu. Otelden eve kadar geçen 15 dakikalık sürede kaygımın yersiz olacağını ve güzel bir 12 gün geçireceğimi anladım onlarla. Nitekim öyle de oldu. O 12 günün sonunda Chicago’dan ayrılırken güzel iki de arkadaş bıraktım ardımda.
Benim görmeyi çok istediğim ülkelerden biriydi Amerika. Böyle bir vesile ile üç hafta gibi uzun bir süre kalmak üzere gideceğim aklıma gelmezdi. Tuhaf bir şekilde hiç yabancılık çekmedim. Hollywood filmleri ve Cnbc-e dizileri sağ olsun çok tanıdık geldi her yer! Hatırı sayılır sayıda şehir gördüm, ülke gördüm Avrupa’da. O yüzden bir karşılaştırma yapmakta haddi mi aştığımı düşünmüyorum. 

May 8, 2010

Welcome to America - Amerika Günlüğü I

Uzuuuun bir yolculukla başladı her şey… Ankara’dan İstanbul’a, oradan Frankfurt’a, oradan da Chicago’ya uzanan yol aktarmalar arası uzun bekleyişlerden dolayı 26 saat sürdü. Ankara’da heyecanla başlayan yolculuk İstanbul’da sohbetlerle devam etti ancak Frankfurt havaalanında yorgunluktan bitap düşmüş bir şekilde bulduğumuz yere kıvrılıp bir an önce geçmesini beklediğimiz ama geçmek bilmeyen saatlere bıraktı yerini.Kendimizi United Airlines’ın geniş koltuklarını attığımızda biraz olsun dinlenebildik ama Chicago’ya 45 dakika boyunca inememek ve Michigan gölünün üzerinde daireler çizerek dolaşmak biraz daha yordu bizi. Ve indiğimizde 26 saatlik yolculuğun son bölümü bekliyordu bizi. Havaalanından kalacağımız otele giden 30 dakikalık yol. Kop koyu bir hava ve yağan yağmur eşliğinde ilk 3 günümüzü geçireceğimiz Comfort Suite’e geldik. Çantalarımızı odalara bırakır bırakmaz da ayağımızın tozuyla ilk toplantımıza indik, lokasyonla ilgili küçük bilgiler, ilk yedi gün için geçerli ulaşım kartlarımız , dosyalar, 18 günlük programımız, tanışmalar, merhabalaşmalar, hoşgeldinler ve yorgun yüzümüzden yaydığımız gülümsemelerle geçti toplantı. Öğlen yola çıkmıştık Frankfurt’tan ve Chicago’ya vardığımızda akşamüzeriydi sadece. Toplantı sonrası odaya çıktım eşyaları valizden çıkarmak ve yemekten önce kısa bir süre dinlenmek üzere. Oda dediğime bakmayın küçük bir apartman dairesi. İçinde Mutfağın da  olduğu geniş bir salon, bir yatak odası ve muhteşem bir Chicago manzarası… Binanın 15. Katındaki odamın iki geniş penceresinin birinden Nehir, Köprü, Michigan Avenue ve gökdelenlerden oluşan akşamları daha bir güzel olan şehir manzarası. Sonraki günlerde de oldukça popüler olacak şarap eşliğinde makarna ve pizza partilerine ev sahipliği yapacak ve gayet keyifli bir üç gün geçireceğim bu odayı çok sevdim.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş