Bugün ülkenin on dört şehrinde 5199 sayılı ölüm yasası olarak bilinen yasayı protesto etmek ve hayvan haklarını savunmak için binlerce insan sokaklara döküldü. İşte bugün o binlerce insan sessiz dostlarının sesi olmak için var güçleriyle bağırırken insanlığa dair hala umut olduğunu fark ettim, umutlandım.
Artık bırakın başkalarının hakkı için mücadele etmeyi, kendi hakları için bile ses çıkarmayan, duyarsız, bencil bir topluma dönüştüğümüze kanaat getirmiştim neredeyse. Ama bugün başkaydı. O insanların her birinin yüzü aydınlık, kalbi tertemizdi çünkü inançları, dünya görüşleri, siyasi duruşları, etnik kökenleri ya da insanları birbirinden ayıran her neleri varsa farklı olan bu insanlar ortak bir amaç uğruna bir araya geldiler. Hem de kendileri için değil, başka bir tür için ve sokaklarda yanlarından geçen, kafelerde oturdukları yerden meraklı gözlerle izleyen insanlara bu dünyanın sadece bize ait olmadığını haykırmak için bir araya geldiler. Öylesine doğal, öylesine bencillikten uzak, öylesine yürekten anlatmaya çalıştılar ki bunu, işte bu yüzden ben yeniden umutlandım.
Çünkü kendi insanlığından, kendisini türlerin en üstünde gören egoistliğinden sıyrılıp başka türleri düşünebilen bir insanın daha barışçıl, daha insancıl olacağına dair inancım var. Dünya üzerindeki türlerden yalnızca biri ve hatta yaptığımız aletler olmasa belki de doğa karşısında en savunmasız türü olduğumuzu anladığımız an, ırklar, etnik kökenler, diller, inançlar, dünya görüşleri gibi farklılıkların da anlamının olmadığını anladığımız an olacaktır. İşte o zaman kendi türümüzle de barış içinde yaşayabilme şansını bulabiliriz, sadece ama sadece insan olarak.
Tamam, bugünün duygusallığı ile optimistliğin dozunu biraz kaçırmış olabilirim ama umut için de bu şart. Hem buna inanıyorum, inanmak istiyorum: Başka bir dünya gerçekten mümkün!