December 24, 2012

Orada bir basbakan var uzakta


Orada bir başbakan var uzakta ve o başbakanın ismi Fredrik Reinfeldt. 2003 yılından beri Ilımlı Muhafazakar Parti’nin başkanı ve 2006 yılından bu yana da İsveç Başbakanı olarak görev yapıyor. Nedir benim Fredrik Reinfeldt’ten bahsetmemin nedeni? Anlatayım.

ILGA’nın 26. Uluslararası konferansına katılmak üzere Stockholm’deydim son bir haftadır. ILGA, gey, lezbiyen, transseksüel ve interseks örgütlerinin bir araya geldiği uluslararası bir oluşum. İki yılda bir dünyanın dört bir yanındaki üyelerinin temsilcilerini bir araya getiriyor. BU iki yılda bir yapılan konferansta LGBT hakları konusunda çeşitli paneller ve atölyeler düzenleniyor, oluşumun yapısı tartışılıyor, tüzük güncellemeleri yapılıyor ve yeni yönetim kurulu seçiliyor. Ancak bu konferansın en önemli işlevi elbette LGBT hakları alanında çalışan sivil toplum kuruluşları arasında bir ağ oluşturulmasını sağlamak ki bunu da çok güzel yerine getiriyor. Bu yılki konferansa tam 100 ülkeden 450 temsilcinin katıldığını düşünürsek nasıl küresel bir iletişim ağı oluşturma imkanının olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil.

Konferans bu yıl İsveç’in başkenti Stokholm’de gerçekleşti ve şu ana kadarki en büyük katılım ve en çok burslu katılım rekorunun kırılmasının yanında başka bir ilk daha yaşandı: 1979 yılında Amsterdam’da gerçekleştirilen konferanstan bu yana, ilk kez konferansın yapıldığı ülkenin başbakanı toplantının açılış konuşmasını yaptı. Bu ilkin İsveç’te gerçekleşmesi şaşırtıcı mı? Elbette ki hayır çünkü İsveç LGBT hakları konusunda oldukça ileri bir noktada duran bir ülke. Kısaca İsveç’in LGBT hakları konusunda attığı adımları paylaşarak ne demek istediğimi somutlaştırmak isterim. İsveç 1944 yılında eşcinselliği yasallaştırmış, 1979 yılında ise eşcinselliği hastalık listesinden çıkarmıştır. 1972 yılında Avrupa’da transseksüellere cinsiyet düzeltme operasyonu hakkını tanıyan ilk ülke olmuştur. 1987 yılında anayasasını değiştirerek cinsel yönelime bağlı ayrımcılığı yasaklamış, eşcinsellere karşı nefret söylemini de içeren ayrımcılık karşıtı yasayı yürürlüğe koymuştur. 1988 yılında eşcinsel birliktelikleri tanımış, 1995 yılında Danimarka’nın ardından eşcinsel çiftlerin birlikteliklerini kayıt altına alabilmelerine olanak sağlayan dünyanın ikinci ülkesi olmuş, 2003 yılında ise eşcinsel çiftlere evlat edinme hakkını vermiştir. 1 Mayıs 2009 yılında yaptığı yasal düzenlemeyle de evlilik kurumunu cinsiyetler arası ilişkiyi gözetmeksizin herkesin kullanımına açarak evlilik eşitliğini sağlamıştır. Ayrıca yapılan kamuoyu araştırmaları da İsveç toplumunun eşcinsellik konusunda en açık görüşlü ülkelerden birisi olduğunu göstermektedir.

Hal böyle olunca da bir başbakanın ILGA Konferansı’nın açılışında konuşma yapması İsveç’e nasip olması çok sürpriz bir gelişme değil. Neler söyledi İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt? Öncelikle LGBT haklarının insan hakları olduğunun altını çizdi. Kimsenin cinsel yöneliminden ya da cinsiyet kimliğinden ötürü ayrımcılığa uğramadığı bir ülke olmak için çalıştıklarını ve çalışmaya devam edeceklerini söyledi. Diğer ülkeleri LGBT vatandaşlarının haklarını korumak için yasal düzenlemeler yapmaya çağırdı. Ancak LGBT hakları konusunda ne kadar ileri bir ülke olsalar da halen çok çalışmaları gerektiğinin altını önemle çizdi. Toplantıdan iki hafta önce ailesine açılmasının ardından babası tarafından evden kovulan ve bu olay sonucunda da intihar eden 15 yaşındaki genci anarak “tek bir kişinin dahi cinsel yönelimi ya da cinsiyet kimliğinden ötürü ayrımcılık görmediği ve her bir bireyin tam anlamıyla güvende olduğu bir ülke olana kadar çalışmaya devam edeceğiz” dedi. Konuşmasının bana göre en can alıcı ve önemli noktası da burasıydı.

Ben de dahil yüzlerce insan için kendi ülkesinde gerçekleşme ihtimali uzak bir hayali İsveç Başbakanı gerçekleştirdi. Politikacıların, yasa yapıcı ve uygulayıcılarının insan haklarına gösterdiği hassasiyet ve önem o ülkede yaşayan ve farklı nedenlerden ötürü ayrımcılığa uğrayan insanların mağduriyetlerinin giderilmesi açısından çok önemli. Çünkü bir topluluktan gelen talebi duyup duymamak, gelen talep doğrultusunda yeni düzenlemeler yapıp yapmamak tamamen hükümetlerin elinde. Hükümetler hak talep eden grupların taleplerini duyup, haklarını iyileştirmek için adımlar attıkça da toplumun genelinin düşünme ve kavrama biçimi de değişiyor. Yoksa Türkiye’de yapıldığı gibi konu LGBT haklarına geldiğinde “toplum buna hazır değil” diyerek kestirip atmak işin en kolayı. Hazır olmayan gerçekten toplum mu? Bakın bu toplumun hazır olmama argümanı 2005 yılında İspanya’da eşcinsel evliliklerin yasallaşması öncesindeki tartışmalarda oldukça gündeme getirilmişti. Hatta İspanya, yüzbinlerce kişinin katıldığı eşcinsel evlilik karşıtı protestolara bile sahne olmuştur. O zamanın başbakanı Zapatero ise medyanın toplumun hazır olmadığı yönündeki sorularına, insan haklarını iyileştirmek ve hakların herkes tarafından kullanılmasını sağlamak için toplumun hazır olmasını bekleyemeyeceklerini söyleyerek, kendilerinin insan haklarını iyileştirmek için bu görevlere geldiklerini ve sadece bu görevi yerine getirdiklerini, toplumun da zamanla bu düzenlemeleri sindireceği şeklinde yanıt vermişti. Evet, insanın insan onuruna yaraşır ve eşit yaşamasının sağlanması için toplumun hazır olması gerekmiyor. Temel haklar herkes içindir ve hükümetler bunları uygulamakla yükümlüdür.

İşte bu yüzden Zapatero gibi, Reinfeldt gibi, Arjantin başkanı Kirchner gibi politikacıların varlığı herkes gibi LGBT bireylerin de eşit vatandaşlar olabilmeleri ve ayrımcılıkla karşılaşmamaları için önem arz ediyor. Türkiye gibi insan haklarına pek önem verilmeyen bir ülkenin de bir gün toplum adına karar vermeyi seçmek yerine gerçekten insan hakları için mücadele edecek bir başbakanı ya da cumhurbaşkanı olur mu bilmem ama öyle birisine ihtiyacımız olduğu kesin. Nihayetinde böyle başbakanlar ve başkanlar var dünyanın çok da uzak olmayan yerlerinde, bizde neden olmasın?

Ağzına sağlık Reinfeldt!  

Yazı 18.12.2012 tarihinde Radikal Blog'da yayınlanmıştır. 

No comments:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

Paylaş