Bir diğer yandan, haz alma erkeklere özgü bir kavramdı. Erkekler arasındaki ilişki de hazzı aktif olan tarafın alması üzerinde kuruluydu. Zaten aşk da iki erkek arasında olabilirdi çünkü o kadar yüce bir kavram ancak ve ancak erkeklerin yaşabileceği bir şey olabilirdi. Kadınların, cinsellikten ve aşktan bu kadar uzak tutuldukları bir dönemde, onların birbirleriyle ilişkiye girmelerinden bahsedilmemesi de şaşılacak bir durum değildi aslında.
Lezbiyenlik, Yunan kültüründe sözü edilen bir durum olmamakla birlikte iki kadının sevişerek birbirini tatmin etmeleri iğrenç ve utanç verici bir durum olarak görülüyordu.[ii] Bununla birlikte, kadınlar arasındaki aşka değinen en eski yazılar Antik Döneme kadar uzanmaktadır. Hatta, Lezbiyenliğe ismini veren Lesbos adasıdır. Bu adanın lezbiyenlik ile anılmasının nedeni de MÖ. 7. yy’da doğmuş bir kadın şair olan Sappho’dur. Sappho, yazdığı şiirlerinde, kadın arkadaşlarına ve öğrencilerine tutkuyla ve aşk ile seslendiği için onun lezbiyen olduğu düşünülür. Aynı zamanda, erkek egemenliğine karşı kadın kimliği ile bir karşı duruş sergilediği de düşünülmektedir. Lesbos Tiranı tarafından, Sicilya’ya sürgüne gönderilmiştir bu öne çıkan kimliğinden ötürü.[iii]
Yazdığı şiirlerden birine bakalım:
“Dön yalvarıyorum sana
Süt beyazı tuniğini giyerek.
Ah güzel endamını nasıl bir ateş sarıyor,
Baştan çıkarıcılığın karşısında her kadın titrer”[iv]
Sappho’nun lezbiyen olup olmadığı her ne kadar tartışılıyor olsa da bu dizeleri bir kadına yazdığı çok aşikar. Bir çok kaynak ise Sappho’nun biseksüel olduğu konusunda hemfikir, çünkü, erkeklere yazdığı şiirler de bulunmakta. Bir diğer yandan, kadınların esamesinin bile olmadığı bir dönemde, kendi cinsine ya da karşı cinse duyduğu aşkı ve tutkuyu dile getirebilen bir kadının ne kadar güçlü ve cesur olduğunu söylemeden geçmemek gerekir.
Antik dönemde, lezbiyenlik konusunda yazılmış çok az eserden birisi de Lukianos* tarafından yazılmıştır. Klonarion ile Leaina adlı metinde, Klonarion, Leaina’nın bir kadınla birlikte yaşamasına duyduğu şaşkınlığı, aynı zamanda, da merakı ile sorular sormaktadır. Olay, Lesbos adasında geçmektedir. Klonarion’un asıl merak ettiği konu ise nasıl seks yaptıklarıdır. Çünkü lezbiyen ilişkilerle ilgili hikayeler ve dedikodular adada dolaşmaktaydı ancak çok detaylı bilgiye sahip değildi insanlar.[v]
Diğer yandan, kendi cinsleriyle birlikte olan erkeklere dair çeşitli homoerotik resimler vazoların üzerlerini süslese de kadınların bu şekilde resmedildiği eserlere rastlanmaz. Sadece kadınların tasvir edildiği eserlerde ise genellikle kadınlar erkeklere hizmet veren fahişelerdir.
Antik Yunan’da, “tribades” denilen bir terim vardır. Bu terim, kadınlarla cinsel ilişki kurmaya, erkeklerle olduğundan daha fazla düşkün olan kadınlar için kullanılır.[vi] Ancak, bu tanımdan da anlaşılabileceği gibi bu kadınlar, erkeklerle de cinsel ilişkiye girmektedirler ama kadınlarla cinsel ilişkiye diğerinden daha düşkündürler. Dolayısıyla, tribades teriminin bugünkü biseksüellik terimine karşılık geldiğini söyleyebiliriz.
[i] Gezgin, İ., ., Antik Yunan ve Roma Sanatında Cinsellik ve Erotizm, İstanbul:Alfa, 2010. s. 251
[ii] A.g.e., 251
[iii] A.g.e., s. 252.
[iv] Tannail, R., Tarihte Eşcinsellik, çev. Sinem Gül, Dost, 2003. Akt. Gezgin, İ., a.g.e., s. 253.
[v] Gezer, İ., a.g.e. s. 256.
[vi] Halperin, D., Cinsellikten önce Seks, , s. 46.
*(M.S. 125- 192) yılları arasında yaşamış Yunan filozofu ve hiciv yazarı.
2 comments:
zevkle okudum.
teşekkür ederim :)
Post a Comment