Beş saat sürer dedikleri yol tam 7 saat sürdü. Essaouira'dan Kazablanka'ya giderken otobüs Safi ve El Jadida'dan geçiyor. Fas'ta gördüğümüz tüm şehirlerin otobüs terminalleri tek kelimeyle berbat.,tam bir keşmekeş. Girmesi bir dert, çıkması ayrı bir dert. Bu iki şehre giriş çıkışlarımızın uzun sürmesinden ötürü yol epey bir uzadı ve haliyle çok can sıkıcı oldu. Fas'ta şehirlerarası ulaşımda en çok otobüs kullanılıyor ve otobüslerin de çok konforlu olduğu söylenemez. Yanınızda yastık, küçük bir battaniye gibi bir kaç şey bulundurmak yolculuğu biraz daha konforlu hale getirebilir, aklınızda olsun.
Öğleden sonra 3 civarı Kazablanka'ya ulaştık. neyse ki CTM otobüs firmasının şehir merkezinde kendi terminali varmış da otobüs istasyonuna gitmek zorunda kalmadığımız gibi şehrin göbeğine kadar gelerek taksi parası vermekten kurtulduk. CTM otobüs garında bulduğumuz wifi ile bir gün önceden rezervasyon yaptırdığımız otel buraya biraz ters olduğu için rezervasyonu iptal edip, bir kaç yüz metre ötedeki bir otelde rezervasyonumuzu yaptırdık. Kazablanka'da oteller Fas'ın diğer yerlerine göre daha pahalı, hele bir de rezervasyonu geldiğimiz gün yapınca konaklamaya epey bir para ödemiş olduk. Ancak yine de Türkiye ile kıyaslandığında otel fiyatları oldukça ekonomik Fas'ta.
Eski kentin duvarlarının hemen yanıbaşındaki otelimize girişimizi yaptıktan ve çabucak bir duş aldıktan sonra sokağa çıktık. Önce Eski kente girdik ancak buradaki eski kent diğer şehirlerdeki gibi renkli ve kalabalık değil. Daha çok yerel halkın alışveriş yaptığı dükkanlar, restoranlar, kafelerden oluşuyor. Kapı girişlerinde de turistik eşyalar satan dükkanlar var. Yine de bir girip şöyle dolaşmakta fayda var.
Eski şehrin duvarlarının dışına çıkınca gayet modern bir şehir görünümü var Kazablanka'da. Geniş caddeleri, apartmanları, kaldırın boyunca sıralanmış palmiyeleriyle biraz İzmir'i anımsatıyor. Tabi ki sadece anımsatıyor çünkü Kazablanka hiç ummadığım bir şekilde erkek egemen bir şehir. Bütün kafelerde yüzleri yol dönük şekilde sıralanmış erkekler oturuyor, sokaklarda boş boş oturan, kahvehanelerde kağıt oynayan bir sürü erkek var. Bizim hedefimiz Fas'ın medar-ı iftihar'ı II. Hasan camisi. Okyanusun dalgalarının vurduğu duvarların hemen yanındaki bu devasa yapı 1 milyar dolardan fazla paraya mal olmuş. İnanılmaz derecede büyük bir yapı, minaresi 200 metrenin üzerinde, giriş kapıları en az 20'şer metre ancak içi bir o kadar ruhsuz, bir o kadar gösterişli. Müslüman olmayanları camiye sokmuyorlar zaten, Türkiye'den gelmiş olmak da yetmiyor kelime-i şehadet getirmenizi istiyorlar.
Caminin her iki yanındaki kayalıklarda bir sürü insan denize giriyor, girmeyenler kayalıklarda oturmuş onları izliyor. Caminin batısına doğru uzanan deniz kıyısı boyunca ise hiçbir şey yok. Oysa ne hayaller kurmuş, deniz kıyısında bir cafede oturup bir şeyler içeceğimizi düşlemiştik. şehrin merkezi olan Birleşmiş Milletler caddesinin etrafında bir çok kafe mevcut. Hyatt Otel dediğinizde daha iyi biliyorlar. Birleşmiş Milletler caddesinden II. Hasan Bulvarı'na doğru ilerlediğinizde eski postane binası ile şehrin bir kaç idari binasının olduğu ve genişce bir parkın da yer aldığı bir alana ulaşıyorsunuz. Burası oldukça kalabalık, parkta uzanan, dinlenen, kuşları besleyen insanlarla dolu.
Uyduruk bir rehberde Kazablanka'da II. hasan camisinin batısı boyunca uzanan bir kordondan bahsedildiğini okumuştuk. Cafelerin, restoranların ve havuzların olduğu dışında çok detaylı bir bilgi yoktu. Biz orayı caminin yan tarafındaki, hayellerimizin suya düştüğü boş alan olduğunu sanmıştık ancak yine de şansımızı denemek için bir taksiye atlayıp "Corniche" dedik, Corniche fransızcada kordon manasına geliyor. Taksi ile yaklaşık 15 dakikalık bir yolculuk sonrası Kordon'a ulaştık.
İyi ki o taksiye binmiş, iyi ki Kordon'u görmüşüz. Zira şimdi size sıkıcı ve hiç bir şeyin olmadığı bir Kazablanka anlatıyor olabilirdim. Kordon denilen yer sanki başka bir dünya, okyanus kıyısı boyunca uzanan yüzme havuzları, spalar, spor tesisleri, plajlar, onların üzerinde denize hakim konumda kafeler, restoranlar, gece kulüpleri... Evet, burası gerçekten o uyduruk gezi rehberinin de dediği gibi Kazablanka'nın kalbinin attığı yer. Kordon'un sonunda (ya da ortalarında bir yerde) geniş ve uzun bir plaj yer alıyor. Gün batımında o plaja varıyoruz. Kumsal boyunca masalar, sandalyeler, şezlonglar atılmış, insanlar nane çaylarını içerek güneşin batışını izliyorlar. Futbol oynayanlar, denize girenler, kumsal boyunca yürüyenler. Biz de güneşi kıyı boyunca yürüyerek batırıyoruz. ara ara buz gibi okyanus suları dizlerimize kadar çıkıyor, çivi gibi soğuk, üşüyoruz ama keyfimize diyecek yok.
Sahildeki lunaparkta biraz eğlendikten ve balerine bindikten sonra gece otelimize döndük. ertesi gün geri dönüş yolculuğu var ve biz biraz uyumayı planlıyoruz. Uçağımıza yetişmek üzere tren binmeden önce Birleşmiş Milletler caddesindeki Ramses cafe'de kahvaltımızı yaptıktan ve küçük bir eski şehir turu atıyoruz. Aklımız Fas'ın göremediğimiz kuzey kısmında, havaalanına gitmeden önce Casa Porto'dan trene biniyoruz.
Notlar:
Şehir merkezinden Kordon'a gitmek 25 dh kadar tutuyor, Kordon'u görmeden Kazablanka'dan dönmeyin.
Havaalanına gitmek için tren kullanacaksanız uçuşunuzdan 4 saat kadar önce yola çıkın. Biz 3 saat önce çıkıp son anda yakalayabildik uçağı. Çünkü Casa Port'tan bindiğinizde Ain Saba dene bir istasyonda inip havaalanı trenine binmeniz gerekiyor.
No comments:
Post a Comment